|
Post by Angelus Dante D'Angelo on Aug 15, 2011 0:03:53 GMT 3
Ahþap kapýyý nazikçe kapatýrken bir an kapýnýn arkasýna geçip saklanan küçük çocuklar gibi hissetti. Bütün o tozlu sahnelerden güçlü ýþýklardan ve ses cümbüþünden kurtuluyordu bu ufacýk, eski odaya girdiðinde. Ýþte yine yalnýzdý; yine zamansýz bir mola isteyip kendini bu eski odaya attý. Bu ufacýk odada sadece bir masa ve uzunca ince iþli kadife –bir zamanlar dekor olarak kullanýlan- bir koltuk vardý. Angel’ýn sonradan getirdiði bazý oyunlarýný tuttuðu çizik camla kapalý kitaplýðý oda da dýþlanmýþ gereksiz bir ayrýntý gibi duruyordu. Uzun adýmlarla boynundaki þalý tutarak masasýnýn baþýna geçti. Mika çerçeveli gözlüðünü düzelttikten sonra ellerinin arasýnda kaydýðý saçlarýný geriye atýp çekmecesinden bir tomar zarf çýkardý. O kadar kart yýðýnýný görünce içindeki sýkýntý bir anda gün ýþýðýna çýkýp sertçe masaya vurdu zarflarý. Daha bugün bir iki tanesi yeni gelmiþti ve bunlarla birlikte Veronica’dan sakladýðý on dördüncü mektuptu. Yeni zarflardan birini alýp hoyrat bir çocuk gibi zarflarýn kenarýný yýrttý. Çocukken hep özenle yýrtar sonra yýrtýlan zarflarý düzgün kaðýtlar haline getirip onlarý minik gemicikler yapardý. Kaç saat uðraþýrdý onlarla en ufak fikri bile yoktu. Bazen bütün gün masanýn baþýndan kalkmaz kendisine kaðýttan donanma yapardý. Ýlk büyük su birikintisinde batacaklarýný bile bile. Baþarýsýzlýklarýndan ders çýkarmaz tekrar tekrar o kalitesiz o ufak kaðýtlardan binlerce gemi yapar ve batýrýrdý. Hiç deðiþmemiþti. Çocukken de aynýydý büyüyünce de. Yine baþarýsýzlýklarýndan ders çýkarmýyordu. Ýþte bu zarflar önündeydi. Hiçbir kötü alýþkanlýðý yoktu. Haftada bir aldýðý sigarasý, çok nadir sayýlmasa da alkolik olmayacak kadar kullandýðý alkolü ve yer yer sýrf yeni oyunlarýnda ilham gelsin diye kullandýðý otu. Bir an tek kaþýný kaldýrýp kendi kendine söylendi. “Sanýrým yeterince kötü alýþkanlýðým var.” Zarfý açýp incelediðinde yine bankadan geldiðini görmesiyle tekrar zarfa sokmasý bir olmuþtu. Bankalardan nefret ediyordu. O serin büyük merkezlerinden, metal sandalyelerinden ve yüzlerindeki o sahte samimi ifadeleriyle özel hesap danýþmanlarý… Bir kere elini verince hep devamý geliyordu. Nitekim de öyle olmuþtu. Ay sonunda kredi kartý ekstresi bunu yeterince açýklýyordu. Kaç aydýr asgarilerini ödeyip duruyordu. Veronica’da söz konusu kredi kartlarý olunca her þeye karýþmasýna raðmen karýþmayýp inadýna kendi sessizliðine çekiliyordu. Derin bir nefes alýp gýcýrdayan sandalyesinde arkasýna yaslandý. Odaya doðru gelen ve sürekli artan bir topuk sesi geliyordu. Veronica mýydý? Ona iþ yerinde odasýna sýk uðramamasýný söyleyip duruyordu ama evlendikleri günden beri kim kimin sözünü dinlemiþti ki? Hergün her molada Angel’ýn odasýna gelip kapýyý kilitliyordu. Bütün tiyatro zaten haklarýnda kötü düþünürken onun umarsýzca davranýþlarý karþýsýnda o zor duruma düþüyordu ve en büyük korkusu da birgün bunlarýn tiyatronun sahiplerinin kulaðýna gitmesiydi. Böylesine sýkýþýk durumdayken en son isteyeceði þey yeni bir iþ aramak olurdu. Kapý kolu tereddütle çevrilirken gözlerini kapýya dikmiþ onu bekliyordu.
|
|
|
Post by Veronica D'Angelo on Aug 15, 2011 1:02:38 GMT 3
Kendisini rolüne kaptırmışken birden bire kesilen oyun kaşlarını çatmasına neden olmuştu. Molaya daha vakit vardı ve molayı isteyen Angelus olunca endişelenmek için oldukça fazla sebep yaratıyordu hayalgücü. Yine de iyi bir oyuncuydu ve endişeli değilmiş gibi davranmak çocuk oyuncağıydı Vera için.
Arkadaşlarının yaptığını yaptı bu yüzden; sahnenin üzerinde olduğu yere oturup bir taraftan çene çalanlara kulak kabartıp bir taraftan da oyunun metnini okumaya başladı. Ama kolundaki saatin tik takları daha baskın geliyordu kulağına. Angel’ı sıkmak istemiyordu ama kendisine hakim olamıyordu bir türlü. İşte beraberlerdi, evde beraberlerdi; birbirlerinden başka hayatları yoktu ama kıskanıyordu onu. Son tartışmalarından sonra aldığı kararı uygulamaya çalışıyordu: Angelus’ı kendi haline bırak. Ama olmuyordu işte, kendi kurallarını bile uygulayamazken Angelus’ın ricalarını nasıl uygulardı ki?
Vakit geçtikçe daha fazla sabredemeyeceğini düşünerek kalktı yerden. Pantolonunu şöyle bir silkeleyerek topuklarının üzerinde döndü ve arkasından gelen soruları omuz silkerek savuşturdu. “Angelus’a bakacağım. Provaya devam etmemiz gerek.” Koyu bordo, tozdan ağırlaşmış perdelerin arasından geçerken hafifçe öksürdü ve her adımıyla birlikte artan toz kokusunu göz ardı etmeye çalışarak çok tanıdık olan o küçük odanın önünde durdu. Üç kişinin birbirine değmeden ayakta durmasını neredeyse imkansız kılacak kadar küçük odanın içine böylesine çok anının sığmış olmasına şaşırıyordu. İlk kez burada öpmüştü Angelus’ı, ilk kez burada dokunmuştu tenine ve ilk kez burada çift olmanın hazzını yaşamışlardı birlikte. Şimdiyse pek çok tartışma sığdırıyorlardı anılarının yanına; hiç hoşnut değildi bundan Vera.
Suya dalacakmış gibi derin bir soluk alıp yapmacık bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına. Kapıya hafifçe vurup bir yanıt beklemeden girdi içeriye. “Programın gerisinde kalacağız. Çok fazla mola veriyorsun, bir sorun mu var?” Arkasından kapıyı kapatıp yuvasındaki anahtarı çevirdi sakince ve güven veren ‘klik’ sesini duyunca daha rahat bir tavırla yaklaştı masaya. Kapı kilitliyken kendisini daha güvende, daha huzurlu hissediyordu. Çok eskiden beri böyleydi bu. Özellikle Angelus’ın yanındayken ve kapının ardında yabancılar varken daha çok ihtiyaç duyuyordu kendisini güvende hissetmeye.
Masanın Angelus’a dönük yüzüne oturdu çabucak. Yeri hep orasıydı, masanın önüne sıkıştırılmış iki sandalye aklına bile gelmiyordu. “Hadi ama Angel, bütün gün beraberiz ama sorunlarımızı konuşmuyoruz. Sürekli susuyorsun, neler oluyor?” Bacaklarını birbirine dolamış hafifçe sallarken gözlerini Angel’ın gözlerine dikmişti. Neyse ki Angelus o kadar iyi bir oyuncu olmamıştı hiçbir zaman.
|
|
|
Post by Angelus Dante D'Angelo on Aug 15, 2011 1:47:23 GMT 3
Kapý tam tahmin edildiði gibi açýldý ve içeri aslýnda tüm zarafeti ile Veronica girdi. Bu odaya her giriþinde bir kez daha büyüleniyordu. Aslýnda gözleri ona her kaydýðýnda provalarda –ki bazý oyuncular bundan fazlasýyla rahatsýz oluyordu.- özellikle de oyunlarda; sahnede kostümü ile bir uçtan bir uça koþturduðunda tekrar tekrar ona aþýk oluyordu. Tek üzüldüðü konu ona her aþýk olduðunda ona ‘sana aþýðým.’ Diyemiyordu. O iki kelime dudaklarýnda lal olurken gözleri onun endamýnýn ziyafetinde bir küçük kuþ misali uçuþuyordu bir daldan bir dala. Bu zamana kadar kaç kere ona o iki kelimeyi söyleyebilmiþti ki? Bir kere ilk kez birlikte olduklarýný sabahý bir kere de balaylarýnda yine yýldýzlarýný söndürdükleri bir gece. Bunca yýldýr üçü geçmemiþti aðzýndan çýktýðý ama kalbinde milyonlarca kere çarpmýþtý o kelimeler. Bir kez daha odaya girdiðinde de çarpýyordu yine ta ki kapýyý kilitleyene kadar. “Seni kapý konusunda kaç kere uyardýðýmý artýk bilmiyorum. Ýnsanlar odada farklý bir þeyler yaptýðýmýzý düþünecek.” Hep insanlar ne der, insanlar ne düþünür, insanlar ne yaparcý olmuþtu. Bunun önüne geçemiyordu. Aslýnda bu son derece normaldi. Ýkisi evliydi ve anlýk þehvet patlamalarý yaþamalarý normaldi. Yine de burasý bir iþ yeriydi. Gerçi bu bina bütün çalýþanlar için bir ev bir yuvaydý ama tiyatronun sahipleri ne yazýk ki öyle düþünmüyordu. Yine de bazý geceler burada uyuyan insanlarýn olduðunu da pek çok kiþiden iþitmiþti. “Oyunu çýkarmamýza daha aylar var ve bana kalýrsa o kadar çok ses getirecek bir oyunda deðil. Zaten kimseden istediðim performansý da alamýyorum. Sende dâhil yeterince iyi deðilsin Vera.” Sözleri bir býçaðýn sýrtý kadar kördü belki ama görülmeyecek kadar da tehlikeliydi. Angel’a kalýrsa kimse yeterince iyi oyuncu deðildi. Bu tiyatroda doðru düzgün bir oyuncu yoktu. Veronica da buna dâhildi. Hiçbir zaman yeterince iyi bir oyuncu olmamýþtý zaten ama sýrf kýrýlmasýn diye onun yüzüne söyleyememiþti. Ona aþýk olabilirdi ama bu onun oyunculuk yeteneklerinin iyi olacaðý anlamýna gelmiyordu. Çarpýk bir gülümseme atmaya çalýþsa da pek baþarýlý olmayarak sadece aðzýný yamulttuðu ile kalmýþtý. Veronica ona gitti de yaklaþýrken masaya oturmuþtu. Angel eþyalarýný biraz kenara kaydýrýrken masasýna oturulmasýndan nefret ettiði aklýna geldi. Fakat yine söylemeden susmayý tercih etti. Zaten ne derse kavga çýkartýyordu Veronica son günlerde. Oysa masanýn önündeki o iki sandalyenin suyu mu çýkmýþtý da sürekli masanýn üstüne oturuyordu. “Hadi ama Angel, bütün gün beraberiz ama sorunlarýmýzý konuþmuyoruz. Sürekli susuyorsun, neler oluyor?” Ýçinden ‘tanrým yine mi?’ diye geçirmeden edemedi. Bu soru Veronica’nýn rutini haline gelmiþti. Sabah týraþýndan sonra bir kere öðle yemeðinden sonra lavabodan çýktýðýnda bir kere tabi bir de akþamlarý vardý ki iþte o genelde kavga biten kýsým oluyordu. “Bir þey yok Vera. Bizim bir sorunumuz yok sadece oyun içime sinmiyor hepsi o kadar.” Boynunu kaþýdý ve ardýndan gri salýný düzeltti. “Bir þey olmasýný mý istiyorsun?” Sesi temkinliydi fakat bakýþlarý bir dedektif gibi sorgulayýcýydý.
|
|
|
Post by Veronica D'Angelo on Aug 15, 2011 2:40:37 GMT 3
Angel ve çirkef tavırları… Alışmıştı artık buna. Evliliğinin ilk yıllarında çok çabuk kırılıyordu ama şimdi kulak ardı etmek kolay geliyordu. Omuz silkip yapacağını yapıyordu yine. Ama işi konusunda hep hassas olmuştu ve Angelus’ın oyunculuğuna laf etmesi sinirlerini bozuyordu. Sanki kendisi mükemmelmiş gibi, asla yapamayacakları şeyler bekliyordu ekipten. Hayalgücü son derece gelişmiş bir adamdı ve somut bedenlerin de hayalgücü kadar esnek olmasını istiyordu. Sözcüklerinin sertliğini başarısız bir gülümsemeyle gölgelemeye yönelik denemesi susmasını zorlaştırmıştı bu defa. “Gülümsemeyi bile beceremiyorsun Angel; bir de benim oyunculuğuma dil uzatıyorsun.” Kaşlarını çatmıştı. Eleştirilerden eskiden beri hiç hoşlanmamıştı, hele bu eleştiri delice sevdiği adamdan gelince daha da çekilmez oluyordu ve hiç istemediği halde kızıyordu ona. “Kavga aramıyorum. Ama bana ters davranan sensin Angel. Yaptığım her hareket seni rahatsız ediyor. Oturuşum, kalkışım, işim, her şeyimden rahatsız olduğunu hissediyorum ve emin olmak istiyorum.” Bu durumdan hiç hoşlanmıyordu. Halbuki eskiden mükemmel vakit geçirirdirler. Belki birkaç saat bile ayrı kalmadan geçen yedi yılın sonunda bıkmışları birbirlerinden, kim bilir? En çok bundan korkuyordu Veronica. Angel’ın bir gün çekip gitmesinden, hayatında kocaman bir boşluk bırakmasından çok korkuyordu.
Masadan indi yavaşça. “Hata yapan hep benmişim gibi davranıyorsun, sen hiç mi hata yapmıyorsun? İkimiz de mükemmel değiliz, kabul et bunu artık.” Sesi son derece sakin olduğu halde Angel’ın bunu tehtid olarak algılamamasını umuyordu. Şu an istediği son şey kavga etmekti, yorgun hissediyordu. ”Oyunumdan da bu kadar nefret ediyorsan ekipten ayrılabilirim. İstediğin gibi bir oyuncu bulursun belki.” Huysuz huysuz sandalyeye oturup kollarını kavuşturdu.
|
|
|
Post by Angelus Dante D'Angelo on Aug 15, 2011 4:08:26 GMT 3
“Gülümsemeyi bile beceremiyorsun Angel; bir de benim oyunculuðuma dil uzatýyorsun.” Veronica Angel’ý ne zannediyordu acaba? Senelerdir yataðýný paylaþtýðý adam ona karþý rol yapabilir miydi zaten. Hem zaten hiçbir zaman iyi bir oyuncu olmamýþtý ki onun iþi oynamak deðildi. Oyuncularý þekillendirip nasýl oynamasý gerektiðini söyleyip mükemmeli yakalamaktý. Okulda iken de hiçbir zaman oyunculuk ona çok çekici gelmemiþti. Veronica hiçbir zaman sormadýðý için söylememiþti ama aslýnda çok iyi bir dansçýydý. Tabi gözlerden uzakta olduðu sürece “Ben oyuncu deðilim yönetmenim unutma benim iþim rol yapmakta deðil. Doðrularý söylemek!” Kestirip atmýþtý bir anda sanki hýrçýn dalgalarýn kýyýlara vurmasý gibi.
“Bunun ikimizle alakasý yok Vera anlamýyor musun? Sorun ne sensin ne de benim. Ýkimizin de mükemmel olma çabasý da yok. Normal seyreden bir evliliðimiz var iþte sen sürekli altýnda bir þeyler arýyorsun. Geçen gece sýrf Ellen’a sahnede nasýl durmasý gerektiðini gösterdim ama bu sýrada belinden tutup kendime yaklaþtýrdýðým ve kulaðýna sözde aþk cümleleri fýsýldadýðým için kanepede yatýrdýn. Görmediðin o kadar çok þey var ki Vera. Ýkimiz için uðraþýp durduðum.” Eli baþýna doðru gitmiþti. Yine baþý aðrýyordu iþte. Son dört yýldýr ne zaman kavga etseler hep baþý aðrýyordu ve artýk ilaçlar bile kar etmiyordu. Sanki Veronica büyü yaptýrmýþ gibiydi. Onun yüzünden baþlayan baþ aðrýsýna yine onun þefkati son veriyordu anýnda. Kendini dizginlemeye çalýþýyordu. Onu kýrmak istemiyordu yine de üstüne geldikçe susamayacaðýný düþünüyordu. Aslýnda ne kadar da az konuþurdu gün içinde. Ýþinde bile sadece birkaç cümle ile istediðini anlatabilirdi. Akþam yemeklerinde çok kýsa birkaç bir sey söyle ondan sonra cezalý çocuklar gibi susardý. Veronica’ya neyin battýðýný merak edip duruyordu. Ev mevzusu mu? Yoksa çocuk mu? Belki de Vera’nýn ailesi boþanmasýný istiyordu yine. Hayatlarýný etkileyen o kadar çok unsur vardý ki. Þu an hangisiyle yüzyüze olduðunu bilmiyordu. Yüzündeki ciddiyet hat safhaya ulaþmýþtý. Sanki yedi yýllýk karýsýyla deðil de iþ görüþmesine gelmiþ biriyle konuþuyordu. “Oyunumdan da bu kadar nefret ediyorsan ekipten ayrýlabilirim. Ýstediðin gibi bir oyuncu bulursun belki.” Onun çocuksu edasý hoþuna gitse de sesini veya görüntüsünden hiç taviz vermedi. “Aslýnda fena olmaz. Oyundan alýndýnýz Bayan D’Angelo. Yerinize hemen baþkasý bulunacak.” Ellerini önünde birleþtirdi. Vera ya sinirlen üstüne atlayacaktý ya da bu gece ve birkaç ay daha kanepede uyuyacaktý.
|
|
|
Post by Veronica D'Angelo on Aug 15, 2011 16:19:37 GMT 3
Angel’ın yumuşayacağını, geri adım atacağını düşünüyordu. Gelip ona sarılacak, özür dileyecekti; hatta küçük bir öpücük bile alabilirdi şansı yaver giderse. Oysa Angelus’ın tepkisi tam tersine olmuştu ve bu bütün bütüne çileden çıkartmaya yetmişti Veronica’yı. “Pardon? Sen ne dediğinin farkında mısın?” Şaşkınlıkla iri iri açılmıştı gözleri ve elini tozlu masaya koymuştu farkında olmadan. Bunu beklemiyordu. Angel’ın ondan vazgeçmeyeceğini düşünüyordu hep ama alelade birisiymiş gibi rolünü alabilmişti işte; üstelik ona soyadıyla hitap ederek. Aklından onlarca cümle geçiyordu ve hepsinin karşısındaki adamı ne kadar inciteceğini biliyordu. Bir an sırf onu kırmak, üzmek ve belki de biraz daha acıtmak için her birini teker teker söyleme isteği duydu ama dudağını ısırarak sustu. Angelus’ı acıtmak istemiyordu ki başını ellerinin arasına almış adamın yeterince acısı olduğunu görebiliyordu zaten. Yine de kızgınlığını bastıramadı. “Mademki bu oyunda yokum, bundan sonraki birkaç oyunda da olmayacağım Bay D’Angelo. Benim yerime bulduğunuz oyuncuyla çalışmalarınıza devam edersiniz, belki ses getiremeyecek oyununuzun sesi olur!” Öfkeyle ayağa kalkmıştı. Şu an ne onun yüzünü görmek istiyordu, ne de tiyatroda bir dakika daha durmak. Hışımla kapıya gidip anahtarı çevirecekken aklına bir şey gelmiş gibi geriye döndü. Öfkeyle kasılmış yüzü gevşemiş, normal haline dönmüştü. Hatta sevimli olduğu bile söylenebilirdi. Ama hala sakinleşmemişti, sadece sahte bir güven duygusu yaratıyordu Angelus’a. “Unutmadan… Bayan D’Angelo diye hitap ettiğin birisinin evinde mi uyuyacaksın bu gece? Ne ayıp!” Sesi son derece sakin olduğu halde derinlerde bir yerlerde zehirli bir tonu vardı. Ona kızgındı, ama kendisine de kızgındı ve ne zaman suçlu hissetse Angelus’ın kucağına sığınmak istiyordu. Şimdi de tek istediği gururu bir tarafa bırakıp gidip ona sarılmaktı.
Beraberliklerinin ilk günlerinden beri birçok kavga yaşamışlardı. Kimisi sırf kavga etmiş olmak içindi, kimisinin de gerçekten bir nedeni vardı. En fazla yataklarını ayırıyorlardı ve birkaç gece sonra Angel’ın ya da Veronica’nın nihayet pes edip yanaşmasıyla güzel bir gece geçirip ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlardı. Ama son günlerde Angel daha gergin, Vera daha tahammülsüzdü. Üstelik ailesinin de hiç yardımı olmuyordu bu konuda. Tam aksine, onlara yaptıkları her ziyaretten sonra bir tüm düzenleri alt üst oluyordu. Nedenlerse hep aynıydı: Hala bir bebeklerinin olmaması, yeterince paralarının olmaması ve aslında en başından beri birbirlerine hiç uygun olmadıkları. Aynı şeyleri tartışmaktan sıkılmıştı artık. Bir bebek doğurmak istemiyordu, çünkü o küçücük evde çocuk yetiştirmek istemiyordu. Paralarının olmadığını ya da birbirlerine uygun olmadıklarını da duymak istemiyordu çünkü Angelus’ı ondan vazgeçemeyecek kadar çok seviyordu. Ailesinden uzaklaşırsa sorunların çözüleceğini sanmıştı ama çözülmüyordu işte. Şimdi de işinden olmak üzereydi, oysa zevk aldığı tek şeydi bu. Derince bir soluk alıp tekrar kapıya döndü. “Belki de başka bir iş aramalıyım, birbirimizi en azından işte görmemek iyi gelir belki de” Bariz bir şekilde üzgündü şimdi.
|
|
|
Post by Angelus Dante D'Angelo on Aug 16, 2011 2:03:45 GMT 3
Onun ani çýkýþýný hiç beklemiyordu. Veronica her zaman fazla ani tepkiler verebiliyordu sonradan piþman olacaðý ama Angel onun bu tavýrlarýna bir türlü alýþamýyordu. Söylüyordu söylüyordu ardýndan piþman olup ya aðlýyordu ya da dudaklarýný büzüp oturuyordu. Þu an bile çoktan piþman olduðuna emindi ama o eriþilmez gururu buna engel oluyordu týpký Angel’a olduðu gibi. “Aðzýmdan çýkan cümlelere son derece hâkimim ben Veronica senden farkým da bu zaten.” Sinir bozu derece de sakin görünüyordu ve aslýnda da gayette öyle hissediyordu. Neden sakindi ki bu kadar. Veronica’ya kýzmak baðýrmak onu kýrmak istemediði içindi belki de. Belki de bütün sorunlarýnýn o lanet zarflar ve asla olmayan çocuklarý olduðunu söylemeliydi. Oysa hep susmayý tercih ediyordu. Hem neden asla baþarý getirmeyecek bir oyuna bu kadar düþkündü ki? Üstelik oyundan kazanacaðý ekstra para da çok fazla deðildi. Daha klasik ama para getiren bir oyunda oynayabilirdi. Annesi haklýydý. Bir oyuncuyla kesinlikle evlenmemesi gerekiyordu. Sürekli kaprisli olurlardý. Annesini dinleyip þimdi bir banliyö kýzýyla evli olsaydý. Akþam onu evde güzel bir sofra ve çocuklarý bekleyebilirdi. O ise aksi þeytan gibi aþýk olmuþtu iþte. Sýrf bu seçimi yüzünden belki yalnýz ölecekti. Yine de piþmanlýk duygusu ona o kadar uzak geliyordu ki kim ne derse desin Veronica onun için hep öncelikteydi. “Unutmadan… Bayan D'Angelo diye hitap ettiðin birisinin evinde mi uyuyacaksýn bu gece? Ne ayýp!” Kendisini ne de zeki zannediyordu Vera ama oynadýðý kiþiyi bunca zamandýr tanýmamýþ mýydý? Angel asla lafýný sözünü sakýnmamýþtý. Söz konusu Veronica veya bir baþkasý olsa da ona karþý her zaman açýktý. Yine de onu kýrmamak için sözlerini biraz alttan alarak “O evin yarýsýnýn benim olduðu düþünülürse o kadar da ayýp bir þey olamaz deðil mi karýcým.” Ona yayvan yayvan gülmeye baþladý. Bu bakýþlarý bu tavýrlarý onu çileden çýkardýðý kadar da tahrik ettiðini biliyordu. Zaten aralarýndaki seksüel çekicilik hep farklý yönlerde olmuþtu. Seksi bir iç çamaþýrý kývýlcým yaratamazken bazen bir söz bir hareket aralarýndaki tutkuyu ateþlemeye yetiyordu. Acaba tekrar mý olur diye düþünmeden edemedi ama böyle bir yerde zaten yapmazdý pek çok kez yaptýðý gibi.
“Biz birbirimizi her akþam zaten görüyoruz Vera. Bunun için evliyiz deðil mi? Fakat yine de farklý bir iþ fena olmaz parasýnýn daha iyi olduðu bir iþ bulursan yani.” Sözlerinin geçmiþ konularla alakasý yoktu. Sadece ihtiyaçlarý vardý ve bunun için iyi bir iþ ikisi içinde iyi olurdu. “Uzun zamandýr kredi kartlarýnýn ekstrelerini görmüyorsun ama birazcýk sýnýrý zorlamýþsýn.” Masanýn üstündeki zarflardan ona ait olan iki tanesini buldu ve zarflarýndan çýkardý. Ona uzatýp “Fosforlu kalemle daire içine aldýðým yaptýðýn harcamalarýn sonucu. Neler aldýðýna bakmak istersen de orada yeterince açýk yer alýyor.” Sesinde ne bir iðneleme ne de bir sitem vardý. Onu kýrmadan ve ona fazla yansýtmadan durumlarýný göstermek istemiþti sadece.
|
|
|
Post by Veronica D'Angelo on Aug 17, 2011 15:18:00 GMT 3
Onun güldüğünü görünce gözlerini devirdi bıkkınlıkla. Kendisi bu kadar öfkeliyken Angelus’ın gülebiliyor olması sinirlerini bozuyordu ve bu her zaman böyle oluyordu. Vera ne zaman çileden çıksa Angel onun bu halini eğlenceli buluyordu. Belki de Veronica’nın böyle düşünmesini istiyordu. Sebebi her ne olursa olsun yalnızca Veronica’nın daha fazla sinirlenmesine yarıyordu o kadar. Ona fiziksel olarak zarar verme dürtüsünü bastırmaya çalışarak volta atmaya başladı odada. Alanın el verdiğince tabi; öyle küçüktü ki iki adımda bir dönmesi gerekiyordu. Daha çok öfkelenmişti şimdi, durdukça sinirleri bozuluyordu sanki. Aklında Angel’la ilgili onlarca düşünce uçuşuyordu. Ağız tadıyla kavga bile edemedikten sonra evliliğin ne anlamı vardı ki? Ha Angel’a bağırmış, ha duvara hiç fark etmiyordu. Karşısındaki adam öldürecek kadar sakindi.
Angel’ın sözleri üzerinden akıp giderken küskün tavırlarla yürümeye devam etti. Ateşli hali uçup gitmişti şimdi, bitkin ve keyifsiz görünüyordu. Tartışmak istemiyordu artık, başı ağrıyordu. Uzun yıllar evli kalmanın sonucuydu belki de, Angel ne hissediyorsa aynısı Veronica’ya da bulaşıyordu çabucak. Sadece ağrılar ya da sancılarla da sınırlı değildi üstelik. Aynı düşünüyorlar, aynı anda acıkıyorlar ve birbirlerine karşı aynı aşkı duyuyorlardı. Tek fark Vera’nın bunu göstermekten çekinmemesine karşın Angel’ın gizlemesiydi. Angelus’ın en son en zaman seni seviyorum dediğini bile unutmuştu artık ya da herhangi bir sevgi sözcüğü. Varsa yoksa günlük sıkıntılar… Bazen her şeyin sıradanlaştığını düşünüyor, gelecekleri için endişeleniyordu. Ya bir gün onları birbirlerine bağlayan bir şey kalmazsa ne olacaktı? Üstelik bağların yavaş yavaş azaldığını da hissediyordu. Belki Angel’ı ve ailesini dinleyip bebek fikrine evet demeliydi. Bir bebek tüm sorunları çözer miydi, emin değildi pek. Ailesi haksız çıkabilirdi, bebek işleri daha çok karıştırırsa ne olacaktı? Zaten ikisi zor geçiniyorlardı, bir de çocuk… Tüylerini ürperten bir ayrıntıydı bu. Her şey bir yana anne olmaya hazır değildi; bir bebeğin sorumluluğunu üstlenmek korkutucu görünüyordu. Üstelik bebek doğduğunda da çalışmaya devam etmek zorunda kalacaktı ve bebeğini tozlu bir tiyatro sahnesinde bir sürü insanın arasında yetiştirmek istemiyordu. Sıkıntıyla içini çekti.
“Ne harcadığımı biliyorum Angel. Sınırları zorladığımın da farkındayım. Ama kendimi ancak bununla rahatlatabiliyorum. Bana yardımcı olmuyorsun, bak bugün de gördük işte hemen arkanı dönüp gidebiliyorsun. Kredi kartım beni mutlu ediyor.”Omuz silkti sakince. Hala oyundan alındığı için bozuktu ve uzunca bir süre affedemeyecekti Angel'ı. Diğer yandan zarfa uzanmamıştı bile, içinde ne olduğunu çok iyi biliyordu. Aslında sınırları bu kadar zorlamaması gerektiğini de biliyordu ama alışveriş stresini atmasına yardımcı oluyordu. Ne zaman Angel’la tartışsalar –ki bu son zamanlarda çok sık olmaya başlamıştı- alışveriş merkezlerine sığınıyordu. Anlaşılan artık bu zevkini de bir kenara bırakması gerekecekti. “İşimi bırakmamı istiyorsun, alışveriş yapmamı engelliyorsun. Beni mutlu edecek bir şey yap Angel. Lütfen.” Sesi son derece çaresizdi. Kavgacı tarafını bir kenara bırakmıştı ve sadece şefkat istiyordu şimdi. Zarfları ona doğru itti hafifçe, görmek istemiyordu. Suçlu bir ifadeyle gözlerini ona dikti. Hatalı olduğunu biliyordu ama bunu kabul etmek çok zor geliyordu. Tükürdüğünü yalamak zorunda kalacaktı o zaman ve bunun Angel’ı keyiflendireceğini de biliyordu. Eskiden beri haksız olduğunu bilse bile kabullenmemişti bunu hiç. Özür dilemeyi bilmiyordu, kendini farklı yollarla affettirmeye çalışmak daha kolay geliyordu Veronica’ya. Üstelik kredi kartı borçlarını özürle ödeyemezdi.
|
|