|
Lestat
Aug 3, 2011 23:39:24 GMT 3
Post by Lestat S. L. Parris on Aug 3, 2011 23:39:24 GMT 3
|
|
|
Lestat
Aug 3, 2011 23:40:59 GMT 3
Post by Lestat S. L. Parris on Aug 3, 2011 23:40:59 GMT 3
Öncelikle söylemek isterim ki; Benim hakkımda herhangi bir aşırılık bulamayacaksınız bu satırlarda. Ne size cinsel haz verecek, ne aşırı romantik aptallıkları körükleyecek, ne bir kazma kadar gerçek ve acımasız... Ne ruhsal bunalımları kendine zevk edinenleri ne de bir halta yarıyormuş etkisi için fantezi dünyasındaki hazzın tadından başka tat alamayanları eğlendirecek hayat öyküm. Belki çok basit, ama söylesene son günlerde prim yapan tek şey değil mi bu yalınlık?
Neyse, başlayalım; Yirmi yıldır bu gezegen üzerinde nefes alıp veriyor ve tüketici konumumu hiç aksatmadan sürdüre geliyorum. Konuyu en başından ele alırsak, ben ve ailem mal varlığı olarak orta sınıfa ait kişileriz. Babam daha iyi günlerimiz olduğundan da bahsederdi. Ben çok küçükken hepimizin ihtiyaçlarını aksatmadan alabileceği kadar çok parası varmış, bunu duymak çok hoştu ve hiç neden şimdi böyle değil diye sorgulamazdım. Şimdi bile nedeni düşündükçe üzüntüden bitap düşebilirim. Kendimle ilgili vereceğim detaylara gelirsek... Ne demeliyim bilmiyorum, evimden ayrıldığımdan beri şu ara kendimi pek bir yere ait hissedemiyorum. Bunu geçici-yuva-arayışı olarak nitelendirmekte işime gelmiyor çünkü aramıyorum. Her neyse. Ufak bir çocukken ailem tarafından yeterince sevildim ve kimi zaman bu sevgiden sıkıldım, ufak erkek kardeşim geldiğinde ise yeterince önemsenmediğimi de hissettim ve bu beni yine sıktı. Ufaklık bir kaç senesini doldurana kadar işler pek iyi gitmedi; ben, hedefine varmayı arzulayan sevgim ve sıkılgan ruh halim için, fakat artık ben de ailemden başka, daha başka gözle sevebileceğim bir şey görmüştüm. Benim yaşımdaki bu kızı sadece sonbaharda görebiliyordum, benim için gerçek bir hediyeydi bu kısacık görüşmeler çünkü ondan bıkmak demek erkek kardeşimi kıskanmaya dönmek demekti. Bu kız ile aramda yarım yamalak, zararsız, tutarsız, gerçekliğini bile hatırlayamadığım anılarla dolu beş sene geçti. Bir defa onu omzundan öptüm, kulaklarına kadar kıpkırmızı olduğunu görmüştüm, bir daha da yanıma sokulmadı. Çocukluğumda çok güzel bir çocuk değildim itiraf edeyim, annem bize iyi bakmayı severdi ve hep kendisine iyi bakamadığından, bu yüzden ömrünün baharında solup gittiğini söylerdi. İşte mal varlığımızı kaybettiğimiz dönemde bu yıllara denk geliyor. Annemi çok fazla hatırlamıyorum. En unutamadığım anım; -beni altı yaşları civarındayken- kucağına almış ve çok güzel bir şarkı söylemişti. Kokusunu hiç unutamıyorum. Solgun yüzünü, belki bir hafta süreyle evden gidip tekrar gelişini de. Okuldan eve geldiğim bir günde babam mutfak kapısının önünde dikilmiş bana annemin bir daha dönmeyeceğini söyledi. Bu -bir dahanın-, -sonsuza dek bir daha- manasına geldiğini anlamam epey bir vaktimi almıştı. O gitmişti ve geriye sadece bir kaç parça anı ve güzel bir şarkı bırakmıştı.
Çocukluktan çıkmaya başladığımda ise pek şatafatlı, hınzırlıklarla dolu yıllar geçirdim diyemem. Salt bir sıkıcılık ve bunalım hali elbetteki yok üzerimde, eğlenmeyi çok iyi biliyorum, espiri açısından da epey iyiyim -bir defasında disiplin cezası almama neden olacak kadar büyük bir şaka yapmıştım okulda- Aşık olmaktan da men etmedim kendimi.
Çok çabuk sinirlenen, kavga eden, duygulanıp ağlayan biri değilim ama itiraf edeyim; cazibenizi yitirdiğiniz an sizi görmekte bile güçlük çekebilirim ve size katlanmak zorunda olmadığımın da farkındayım. Biraz başıma buyruk olduğum için herhangi bir devlet dairesinde, okulda ya da beni masa başı işe zorlayacak bir yerde çalışmaya katlanamam. Şu ara iş ve kalacak yer aramakla meşgulüm ve iyi bir müzisyenim, eğer ilginizi çekerse...
|
|
|
Lestat
Aug 3, 2011 23:41:22 GMT 3
Post by Lestat S. L. Parris on Aug 3, 2011 23:41:22 GMT 3
Icon'a gerek yok.
|
|