|
Post by Jaden Cilnaed on Aug 1, 2011 2:52:57 GMT 3
Jaden Cilnaed & Letje Lefepre[/size] Panayır[/center]
|
|
|
Post by Jaden Cilnaed on Aug 1, 2011 3:17:20 GMT 3
O günün sabahında da, ofisin ve dışarıdaki kalabalığın gürültüsünden kendimi soyutlamış bir şekilde, herhangi birinin benimki gibi bir işi olsaydı, sabahın gelmesini, o birden ruhsuzlaşıp tekdüzeleşen sesin -artık yanlarında kim yatıyorsa, onun sesinin- kulaklarında çınlamasını ve işlerinin başına geçmeyi dört gözle beklerlerdi, diye düşünüyordum. Letje gibi bir kadının, böylesine sıradan ve tozlu bir mekanı nasıl mükemmelleştirdiğini aklım almıyordu fakat minnettarlığımın zerresini dışa vuruyor muydum? Böyle bir şeyi yapmak için deli olmam gerekirdi. Deli olma konusunda her gün hatırları sayılabilecek mesafeler kaydediyordum; bu da, Letje'ye olan minnetimi gösterebileceğim en uygun yerin, yatak odası olduğunu işaret ediyordu. İnanın bana, bazı şeylerin gizli, bazı minnetlerin de fısıldanmamış olarak kalması, herkes için daha iyiydi; tüm duyguları bir arada yaşamak, ileride yapacaklarınızı alıp götürüyordu ve beni içinde olduğum uyuşukluktan çekip alan, Letje'nin tiz ve ikaz eden sesiydi: ''O sandalyede hiçbir şey yapmadan oturmak hoşuna gidiyor sanırım.'' Ona, sandalyede oturmaktan çok daha hoşlandığım şeylerin var olduğunu söyleyecektim ki, önceki akşam sıraladığım saçmalıkların ardından, aşırıya kaçacağını fark ettim ve kendini beğenmiş bir gülümseme sunmakla yetindim.
Sıradan ve tozlu odanın içinde yapacağımız çok şey vardı; çekiştireceğimiz insanlar, sömüreceğimiz beyinler... aslında bu 'tarafsız olduğumuzu kim söylemiş?' fikrini biraz fazla büyütüyordum. Büyütüyordum çünkü bunun fikri bile beni heyecanlandırmaya yetiyordu. Kurguladığımız senaryolardan kocaman bir ansiklopedi oluşturulabilirdi fakat Manşet'te yayınladığımız uydurmacaların sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Senaryo işi, bizim için bir fanteziydi ve fantezilerimizin büyük bir kısmını, Manşet'te yayınlamaktan kaçınıyorduk. Letje'ye döndüm, biraz önceki ikazını tamamen unutmuş gibi yaparak, ''Sulandırdığımız tüm hikayeleri okuyucuyla paylaşamıyor olmaktan nefret ediyorum.'' dedim. Sürekli palavra sıkan bir herif olduğumu sanabilirsiniz ama, bunları Letje'ye söylerken, ağzımdan tek bir yalan bile çıkmamıştı; yemin ederim!
|
|
|
Post by Letje Lefepre on Aug 1, 2011 4:30:36 GMT 3
“Tanrý aþkýna Letje, ne zaman düzgün bir þeyler yapacaksýn?” Aðzýna zorla týktýðý yemeklerin boðazýna kavuþamamasýný saðlayan cümleydi bu. Her sabah bu sitem dolu cümleleri iþitmekten sýkýlmýþtý. Kahvaltý olarak nitelendirilen besinleri yuttuktan sonra, derin bir nefes aldý. Ýhtiyacý olan þey sabýrdan baþkasý deðildi. Ablasýnýn cümlesini irdeledi: Düzgün þeyler yapýyordu zaten! Manþet’te basýn ilkelerinden ayrýlmadan, doðru haber yazýyordu ve kazancý da fena sayýlmazdý. Tüm gün evde oturan bir kadýnýn, onun gibi birine karþý böyle bir üslupta takýlmasý pek de olasý olmamalýydý. Tanrý ona uzak bir kavramdý, Jaden’ý tercih ederdi. “Jaden aþkýna Fae, ne zaman düzgün bir þeyler yaptýðýmý anlayacaksýn?” Ablasý, inançsýz olduðunu ilk kez iþitmiþ gibi, sað elini kalbinin üzerine kapattý. Letje’nin ablasýyla özel bir derdi yoktu; fakat bu davranýþlarýndan nefret ediyordu. Ona göre herkes Fae gibi olmalýydý. Genç kadýn, bu konuþmanýn nereye varacaðýný biliyordu: Letje’nin taþýnmasý. Oysa Letje’nin gidecek hiçbir yeri yoktu ve bunu itiraf etmekten nefret ediyordu. Evet, patronu Jaden Cilnaed ile hiç de fena sayýlmayan bir iliþkileri vardý; fakat bu, yanýna taþýnmak için ona yalvarmasýný gerektirmiyordu. Fae’nin afallamýþ halini kaçýrmak istemiyordu. “Dur da tahmin edeyim, Jason denen o aptalýn altýna girmeyi býraktýðýn zaman.” Jaden’a karþý Jason! Onu zedeleyeceðini biliyordu; fakat duygularý o kadar körelmiþti ki, bunu umursayamazdý. Fae’nin yüzü kýzardý ardýndan da kaþlarýný çattý. Bir sevgi kelebeði olan ablasýný ilk defa böyle görüyordu. Jason için kardeþini karþýsýna alýyordu. Bunu garipsememesi gerekirdi, o da aynýsýný Jaden için yapardý. “Aciz kaltaðýn tekisin, Letje. Jaden seninle oynuyor. Söylesene, iliþkinizin adýný koyabildi mi?” Bu, evrendeki tüm küfürlerin barýndýðý bir cümleden de kötü bir cümleydi. Letje bundan nefret etmiþti, bir kaplan misali atýldý: “Bu seni ilgilendirmez!” Dolmak için pusuya yatan gözlerinin altýný dizginlemeye çabalarken, ablasý üsteledi. “Ah, bu hayýr demekti, öyle deðil mi?” Haklýydý. Jaden’la olan iliþkisi fazla rahattý. Hiçbir zaman düþleri arasýnda evlenmek olmamýþtý; fakat birlikte bile yaþamýyorlardý. Ona her sabah yumurta yapacak deðildi, sadece… Kimi kandýrýyordu, onunla evlenme düþüncesi tüylerini ürpertiyordu, iyi açýdan. Sað elini hiddetle masaya vurdu ve sandalyeden kalkarken, baðýrdý. Jason denen ayýnýn buna raðmen uyanmayacaðýndan adý gibi emindi. “Jaden’dan öyle bir þey yapmasýný isteyen olmadý!” Yalan söylemiyordu, bunu istememiþti. Ýsteyemezdi de, patronuna karþý böyle bir lüksü olamazdý. Fae, ona yaklaþtý ve çenesini kavradý. Kardeþini, kendine bakmaya ikna etmeye çalýþýr gibiydi. Gelen cümle de bu davranýþýný misillemiþti. “Gözlerime bak, Letje. Seni tanýyorum, sandýðýn kadar rahat deðilsin.” Bazen o kadar haklýydý ki, sinirlerini bozuyordu. Sessiz bir biçimde burnunu çekti ve yanýndan rüzgar gibi geçti. Tahta kapýyý açýp, evden çýkarken, daha önce bu kadar yüksek bir tonda baðýrmadýðýný anýmsadý. “Yeter! Se – senden ve boklarýný yiyen sevgilinden nefret ediyorum.”
Yürürken aklýnda tonlarca þey vardý: Fae’nin ne kadar da haklý olduðu; fakat Jaden’ýn onu mutlu ettiði, insanlarýn sürekli koþuþturmalarý, üstelik bunu amaçsýzca yapýþlarý ve daha bir sürü mana çýkaramadýðý þey. Belki de bu kadar fazla düþünmemeliydi. Ofise koþuþtururken, aslýnda bu kadar çevik olmasýna gerek olmadýðýný hatýrladý: Yaklaþýk yarým saat erken çýkmýþtý. Alnýndaki teri silerken, ofisin cam kapýsýný ittirdi: Jaden, bugün erkenciydi. Ýki saat kadar sonra, önündeki dosyalarý karýþtýrýrken, gözleri Jaden’a kaydý. Hiçbir þey yapmýyordu ve yapacaða da benzemiyordu. “O sandalyede hiçbir þey yapmadan oturmak hoþuna gidiyor sanýrým.” dedi ima dolu bir sesle. Kýrýcý olmamaya dikkat ediyordu, ablasý gibi olmaya niyeti yoktu. Jaden’ýn onu duyduðundan bile emin deðildi, kendini beðenmiþ gülümsemesini görene kadar. Ona bu kadar cömert davranmamalýydý; zira Letje fazla etkileniyordu. Jaden, onu yaratan her kimse, onun kudretine inanma sebebiydi. Güçlü ve biçimli hatlarý, güzel gözleri ve mükemmel vücuduyla, kimseyi andýrmýyordu. O kadar eþsizdi ki, Letje sürekli ‘Jaden olsaydým neler yapardým’ tarzý þeyler düþünüyordu. Mazoþistti; fakat kendi gibi biriyle takýlmayacaðýndan da çok emindi. Derin bir nefes aldý ve dosyalara döndü, bugün pek de eðlenceli olmayacak gibiydi. Belki de yönetici –ona daha uygun bir sýfat bulamamýþtý; tanrý çok ego kabartýcý olmalýydý– adaleti saðlamaya çalýþýyordu. Bir gün eðlence, ertesi gün sýkýntý; fakat Jaden’a yakýn olduðu için bile minnet duymasý gerekirdi. Çevirilen sayfalar dýþýnda sükûnet sayýlabilecek þeyi, Jaden’ýn tok sesi, bir kýlýç misali böldü. “Sulandýrdýðýmýz tüm hikâyeleri okuyucuyla paylaþamýyor olmaktan nefret ediyorum.” Hikâye uydurmak Jaden ve onun iþiydi, evet; neden alýnmýþtý? Ablasý, beyninin tamamen zýt çalýþmasýna sebep olmuþtu ve bunu Jaden’a belli etmemeyi planlasa da, her þey planladýðý gibi gitmiyordu. “Bir özelimizin olmasý hoþuna gitmiyor mu?” Tahmin ettiðinden de cesurdu. Sesindeki alýnganlýðý gizlemeye çalýþsa da Jaden’ýn anlayacaðýný biliyordu. Göz temasýný kesti ve mavi deri kaplý dosyaya geri dönerken, bu anlamsýz cümleyi unutmasýný diledi.
|
|
|
Post by Jaden Cilnaed on Aug 1, 2011 5:22:45 GMT 3
Kadın, dudaklarından çıkmadığı takdirde varlığını fark edemeyeceği gerçeği yüzüne buran bir cümle kurmasaydı, adamın, eksik olan her şeyi tamamlayan kadınının yerinde yeller estiğini, onun oturması gereken yere kararsız ve ilgi bekleyen birinin yerleştiğini anlaması günler alırdı: “Bir özelimizin olması hoşuna gitmiyor mu?” diye sormuştu kadın. Letje'nin bunu gerçetken söylediğine inanmak, Jaden için aşılması zor bir engel ya da karmaşık bir bulmacaya benziyordu; elinde sonunda sinirleri bozulacak ve uzun süredir çözmeye çalıştığı karmaşayı olduğu gibi bırakacaktı fakat bu teori, Letje için de geçerli miydi? İşte, Jaden'ın üzerine lanetler ettiği konu da buydu; o, kirli sakalıyla ve düpedüz basitçe çalışan kafasıyla, Letje ile ilgili her şeyde fazlasıyla hödüktü, bunu tanımlayacak daha uygun bir kelime yoktu. Belki de -her zaman olduğu gibi- doğru kelimeleri bulmakta zorlanarak, istemsizce toy bir çocuğun ifadesini takınıp arada bir kekeleyerek, ''Elbette, bir özelimizin olması hoşuma gidiyor.'' diye geveledi. İç sesinin ve başındaki ağrının birleşip zaten meşgul olan (?) kafasını, gerçekten berbatsın, gibi zırva sözlerle doldurması da hiç yardımcı olmuyordu; zaten o ikisi, akşamdan kalmalığın getirdiği baş ağrısı ve çatallı iç ses, hiçbir zaman, hiçbir şeye yardımcı olmamışlardı. Jaden'ın, bazı şeylerin bağımlılık yaptığı -koca bir herifin var olmayan iç sesiyle konuşması gibi- doğrultusundaki düşüncesi, Letje'nin söylediklerinin ardından, daha da güçlendi. Bunun üzerine düşünmeliydi ve birkaç satır yazmalıydı, sadece birkaç satır ama şimdi değil. Bağımlılık yapan diğer bir işe geçilmeliydi; Letje'nin Jaden'a bir kadın olduğunu, gerçek bir kadın olduğunu ve 'duygu' denilen iç gıcıklayıcı şeylerden onda fazlasıyla bulunduğunu hatırlattığı zamanları atlatma işine.
''Sadece, neden bazı şeyleri tıpkı diğerleri gibi yaşamamız gerektiğini anlamıyorum.'' dedi Jaden, sonunda dili çözülüp konuşma yetisinin varlığının kendini göstermeye başladığında. Kekelediğinde ve kendini ait olmadığı bir yerde gibi hissettiğinde, bir an önce olduğu yerden defolup gitmek istiyordu. Üstüne yazlık bir elbise geçirmiş, başına bir fular bağlamış Letje'yi, ince bileğinden tutup, bir sahile yerleşmek istiyordu. Uydurmaca ve sulandırılmış hikayelerini yazmaya, bir deniz kıyısından da devam edebilecekleri düşüncesine sıkıca tutunuyordu bir süreliğine; fakat bu düşüncenin yerini 'mantık' denen şey aldığında, 'sonsuza kadar birlikte olma' fikrinin tamamen imkansız olduğu ve Jaden'ın bunun gibi bir yaşamı sürdürmek yerine, ölmeyi tercih edeceği gerçeği sindiriyordu onu oturduğu yere. Letje'nin dışında bir hayatının, fikirlerinin ve hayallerinin olduğunu sanmaya devam ediyordu. Korkunç bir şekilde yaşlı -ve hala yaşayıp yaşamadığından habersiz olduğu- dedesinin dediğini hatırlıyordu: ''Bizi biz yapan, kişiliklerimizden başkası değildir.'' demişti. Ardından, karşısında duran çocuğun ne söylediği hakkında hiçbir fikre sahip olmadığını fark etmişçesine, ''Ne yaşadığımız yer, ne geldiğimiz yer. Bizi biz yapan, kişiliğimizdir.'' diye tane tane tekrarlamıştı. Jaden'ın bu sözün derinliğini ve anlamını, duyduğu andan tam yirmi iki yıl sonra kavraması, tanık olunacak bir şeydi; en azından Jared, kendini beğenmişliğinden kurtulamamış haliyle, böyle düşünüyordu.
|
|