Post by Anechka Novikova on Jul 26, 2011 0:32:41 GMT 3
Berddinel, Akavio.
Zeynep, 2,5 yıl.
Darja kendisinden yaşça küçük olmasına rağmen kardeşinin ondan daha olgun bir vampire dönüştüğünün farkındaydı. Lilija’nın hem insanlar hem de vampirler üzerindeki etkisini görmüş, ona olan güveni kendisine olan bağlılığının bile önüne geçmişti. Sonsuzluğa doğru ilerlerken Lil onun tek dayanağı olmuştu, yine de Darja’yı bu konuma getiren de oydu. Küçük kız kardeşi. Genç vampirin bu konuda bir itirazı yoktu, olamazdı da zaten. Küçüklüklerinden beri baskı altında büyümüş ve ailelerinin emirleri doğrultusunda hareket etmişlerdi. Gerçi Darja aynı zamanda yaratıcısı olan Lilija’nın aile baskısına boyun eğmediğini biliyordu. Belki de onun kadar cesur değildi ya da zaten o bu tarz bir yaşam biçiminin kendisini beklediğini bilerek hayatına devam etmeyi seçmişti. Beline kadar uzanan ve asla toplanmayan uçuk, platin sarısı saçlarını savurarak biraz önce beslendiği cesedi arkasında bırakacak şekilde ay ışığının aydınlattığı pencerenin önüne geldi. Dışarıdaki havayı solumak istiyordu bir an önce, içerideki kan ve soğuk ölüm kokusundan kurtulmak istiyordu. Tüm bu yaptıklarının anlık bir zevkten korkunç bir mahcubiyete dönmesine izin vererek penceredeki aksini izlemeye koyuldu. Çenesinin biraz altındaki kurumuş kan lekesini uzun tırnaklarından biriyle tırmalayarak yok etti, kardeşinin küçük adımlarla kendisine doğru yaklaştığını pencereden yansıyan görüntüye bakarak izliyordu ki buna gerek yoktu, yaratıcısının hissettiği veya yaptığı şeyleri genellikle beyninin arka odalarından birinde hafif bir uğultu şeklinde dinleyebilir hatta kendisini zorlarsa görebilirdi bile. Yeryüzündeki tüm vampirlerin böyle bir bağa sahip olduklarından emin değildi belki de bu gizemli bağın sebebi kardeş olmalarıydı.
Arkasında huzursuzca kıpırdanmakta olan vampire döndü, gözlerini Lilija’nın dudaklarının kernarından yavaşça süzülen kandan uzaklaştırmaya çalışarak kızın oldukça narin görünen fakat mermerden farksız bir sertlikte olan ellerinden biriyle suratındaki kanı silişini izledi. Sonra da Lil’in kan kırmızısı dudaklarından dökülen sözcüklerin beyin kıvrımlarında dolanarak biraz önce düşündüklerinin üzerinden geçmesine izin verdi. Lil’in aklını okuyabildiğine dair şüpheleri olsa da ondan böyle bir itiraf gelmemişti henüz, sonuçta Darja bugüne dek hiçbir insanı dönüştürmemişti yani yaratıcı olmadığı için bazı şeyler hakkında fikir sahibi olamıyordu. En azından şimdilik diye iç geçirdi sarışın vampir, sıkıntıyla ellerini beline dayarak kardeşine baktı. Kızın ince kemikli güzel yüzünü süzüyordu, çocukken deli gibi kıskandığı kızıl saçlar Lil’in omuzlarından biraz daha aşağı iniyor yine de Darja’nınkiler gibi beline dek uzanmıyordu. Her zamanki gülümsemesi takınarak biraz önce kardeşinin verdiği öpücükle birlikte dudaklarının yukarı doğru kıvrılmasına izin verdi, konuşmadan önce Lil’in sözlerine inanması için kendisinden eminmiş gibi görünmek istiyordu. “Beni dönüştürmekle yanlış yapıp yapmadığını düşündüğünü biliyorum kardeşim,” diye başladı sözlerine. Düşüncelerine odaklanarak ve onları düzgün bir biçimde ifade edebilmek için tartarak, tane tane konuşuyordu. “Lil şunu bilmelisin ki sen beni dönüştürürken kurtardın. O aileden, baskıdan ve hayattan. Bunun için sana ne kadar minnettar olduğumu bilemezsin.” Sözcükler ağzından ne kadar emin bir tonla dökülürse dökülsün, Darja ailesinden ne kadar nefret ederse etsin onlar için artık atmayan kalbinde bile daima küçücük de olsa bir yeri vardı
Zeynep, 2,5 yıl.
Darja kendisinden yaşça küçük olmasına rağmen kardeşinin ondan daha olgun bir vampire dönüştüğünün farkındaydı. Lilija’nın hem insanlar hem de vampirler üzerindeki etkisini görmüş, ona olan güveni kendisine olan bağlılığının bile önüne geçmişti. Sonsuzluğa doğru ilerlerken Lil onun tek dayanağı olmuştu, yine de Darja’yı bu konuma getiren de oydu. Küçük kız kardeşi. Genç vampirin bu konuda bir itirazı yoktu, olamazdı da zaten. Küçüklüklerinden beri baskı altında büyümüş ve ailelerinin emirleri doğrultusunda hareket etmişlerdi. Gerçi Darja aynı zamanda yaratıcısı olan Lilija’nın aile baskısına boyun eğmediğini biliyordu. Belki de onun kadar cesur değildi ya da zaten o bu tarz bir yaşam biçiminin kendisini beklediğini bilerek hayatına devam etmeyi seçmişti. Beline kadar uzanan ve asla toplanmayan uçuk, platin sarısı saçlarını savurarak biraz önce beslendiği cesedi arkasında bırakacak şekilde ay ışığının aydınlattığı pencerenin önüne geldi. Dışarıdaki havayı solumak istiyordu bir an önce, içerideki kan ve soğuk ölüm kokusundan kurtulmak istiyordu. Tüm bu yaptıklarının anlık bir zevkten korkunç bir mahcubiyete dönmesine izin vererek penceredeki aksini izlemeye koyuldu. Çenesinin biraz altındaki kurumuş kan lekesini uzun tırnaklarından biriyle tırmalayarak yok etti, kardeşinin küçük adımlarla kendisine doğru yaklaştığını pencereden yansıyan görüntüye bakarak izliyordu ki buna gerek yoktu, yaratıcısının hissettiği veya yaptığı şeyleri genellikle beyninin arka odalarından birinde hafif bir uğultu şeklinde dinleyebilir hatta kendisini zorlarsa görebilirdi bile. Yeryüzündeki tüm vampirlerin böyle bir bağa sahip olduklarından emin değildi belki de bu gizemli bağın sebebi kardeş olmalarıydı.
Arkasında huzursuzca kıpırdanmakta olan vampire döndü, gözlerini Lilija’nın dudaklarının kernarından yavaşça süzülen kandan uzaklaştırmaya çalışarak kızın oldukça narin görünen fakat mermerden farksız bir sertlikte olan ellerinden biriyle suratındaki kanı silişini izledi. Sonra da Lil’in kan kırmızısı dudaklarından dökülen sözcüklerin beyin kıvrımlarında dolanarak biraz önce düşündüklerinin üzerinden geçmesine izin verdi. Lil’in aklını okuyabildiğine dair şüpheleri olsa da ondan böyle bir itiraf gelmemişti henüz, sonuçta Darja bugüne dek hiçbir insanı dönüştürmemişti yani yaratıcı olmadığı için bazı şeyler hakkında fikir sahibi olamıyordu. En azından şimdilik diye iç geçirdi sarışın vampir, sıkıntıyla ellerini beline dayarak kardeşine baktı. Kızın ince kemikli güzel yüzünü süzüyordu, çocukken deli gibi kıskandığı kızıl saçlar Lil’in omuzlarından biraz daha aşağı iniyor yine de Darja’nınkiler gibi beline dek uzanmıyordu. Her zamanki gülümsemesi takınarak biraz önce kardeşinin verdiği öpücükle birlikte dudaklarının yukarı doğru kıvrılmasına izin verdi, konuşmadan önce Lil’in sözlerine inanması için kendisinden eminmiş gibi görünmek istiyordu. “Beni dönüştürmekle yanlış yapıp yapmadığını düşündüğünü biliyorum kardeşim,” diye başladı sözlerine. Düşüncelerine odaklanarak ve onları düzgün bir biçimde ifade edebilmek için tartarak, tane tane konuşuyordu. “Lil şunu bilmelisin ki sen beni dönüştürürken kurtardın. O aileden, baskıdan ve hayattan. Bunun için sana ne kadar minnettar olduğumu bilemezsin.” Sözcükler ağzından ne kadar emin bir tonla dökülürse dökülsün, Darja ailesinden ne kadar nefret ederse etsin onlar için artık atmayan kalbinde bile daima küçücük de olsa bir yeri vardı