Post by Albert Benjamin Caldwell on Jul 16, 2011 0:37:13 GMT 3
- Rýza.
- 4 yýl.
- III. Sýnýf,
IV. Sýnýf.
- Yeni bir gün daha. Bugününde, diðer her gün olduðu gibi sýkýcý ve bunaltýcý geçeceðinin bilincindeydi genç büyücü. Saçma derslerden üç ay içinde olsa kurtulacaðý için seviniyordu. Fakat bir yandan içinde bir buruklukta vardý elbette; Carmy’yi göremeyecek olmanýn verdiði bir burukluk. Koca bir yaz tatilini, onun yüzünü bir kere bile göremeden nasýl geçireceði hakkýnda en ufak bir fikir yoktu kafasýnda. Delirme aþamasýna gelirim sanýrým. Olabilecekleri bir hayal ediyordu da, kaçýk Jackson’la beraber yaþadýðý evde, derslerden uzak olacak olsa da yine sýkýlarak geçireceði, üstelik Carmelita’yý göremeyeceði bir tatil. Hayal etmenin bile katlanýlmaz olduðu görüþüne varmýþtý büyücü. Ciddi anlamda, Gryffindorlu cadýya fazlasýyla baðlandýðýnýn daha yeni farkýna varýyordu. Ya ona bir þey olursa? O zaman ne yaparým Bu ürkütücü düþünceyi de beyninden atmaya çalýþarak, açlýðýný ona iyice belli eden midesini doyurmak amacýyla ortak salonu terk ederek, büyük salonun yolunu tuttu.
Kafasýndaki tüm bu acayip düþüncelerin kaynaðý, Gryffindor masasýndaki yerinde duruyordu yine. Büyücü, onunla göz göze geldiðinde hafifçe gülümsedi ve bakýþlarýný zorlanarak da olsa baþka bir yöne çevirerek Slytherin masasýna yöneldi. Carmy’i mümkün olduðunda net görebileceði bir noktaya oturdu ve çevredekilerin selamlarýna karþýlýk verdikten sonra kahvaltýsýna baþladý. Ama bir anda kafasýnda baþka bir düþünce belirdi. Cebindeki ufak bir parça parþömeni çýkardý ve masasýn altýnda, görünmeyecek þekilde tuttu. Diðer eliyle de asasýný çýkardý ve parþömene doðrulttu. Biraz önce boþ ve oldukça temiz olan parþömen, þimdi hoþ görünen bir el yazýsýyla dolmuþtu: ‘Seni seviyorum.’ Baþka hiçbir þey yok; bir isim veya kendini tanýtmasýný saðlayacak herhangi bir ipucu ya da bilgi. Anlayacaðýný umut ediyordu kýzýn yazýnýn sahibini, anlamasa da pek bir önemi olacaðýný düþünmüyordu. Önemli olan onu mutlu edebilmekti; mutlu edenin kendisi olduðunu göstermek deðil. Masanýn etrafýndaki büyücü ve cadý sayýsýnýn azalmýþ olmasýný fýrsat bilerek, parþömeni masanýn üzerine koydu ve asasý yardýmýyla onu büyüledi. Havada süzülen kâðýt parçasý küçüktü; bu nedenle çevredekilerin dikkatini çekmiyordu gibiydi. Yavaþça süzülen parþömen, Gryffindor masasýnda hedeflenen noktaya ulaþtý ve kýzýn tam ellerinin bulunduðu noktaya iniþ yaptý. Slytherinli genç, bir an paniklediðini ve heyecan yaptýðýný hisseti, yersiz ve gereksiz bir heyecandý bu. Sonuçta yüzüne karþý söylüyor deðildi ya, çok daha kolayýydý bu. Bakýþlarýný, fazla belli etmemeye çalýþarak-aslýnda sadece boþ bir çabaydý bu, kýza baktýðý net biçimde anlaþýlýyordu- Carmy’nin üzerine yöneltti. Cadýnýn mutlulukla gülümsediðini gördüðünde, içinde bir sevinç dalgasý kabardý bir anda. Nasýl biçimde olursa olsun, Carmelita’yý mutlu edebilmek, onu kendisi mutlu olmuþ kadar sevindiriyordu. Kýzla göz göze geldiðinde, farkýna bile varmayarak gülümsedi ve pek bir þey yemiþ olmamasýna raðmen, mutluluktan karnýnýn doyduðunu hissederek kalktý masadan.
Öðle Yemeðinden Önce, Ýksir Dersi ~
Geride kalan iki yorucu dersin ardýndan, kendi mekâný olarak yorumladýðý Hogwarts Zindanlarý’nýn soðuk havasýný soluyordu þimdi. Kendisi de kabulleniyordu; zindanlar oldukça kasvetli ve soðuk bir ortama sahipti. Ýþte bu yüzden, belki de okuldaki birçok öðrenci ve profesörün aksine, zindanlar daha çok sevdiði bir yer oluyordu. Her þeyden önemlisi, Hogwarts’ýn bu noktasý tek baþýna ve sessiz bir þekilde kafa dinleyebilmek adýna çok idealdi. Bu yüzden olsa gerek, bu mekânýn sevilmemesini baþlý baþýna bir budalalýk olarak yorumluyordu. Beyninde yer eden düþünceleri eþliðinde, sonunda dersliðe ulaþtý genç büyücü. Hafifçe itti kapýyý ve sýnýftan içeriye girdi.
Ýksir dersliðinin daima kendine özgü bir kokusu, bir ortamý oluyordu. Javier bu durumu, sýnýfta bulunan yýðýnla iksir tüplerine baðlýyordu. O nahoþ koku eþliðinde, kendisine en yakýn olan masaya yöneldi. Bugün gerçekleþtirecekleri uygulamayý öðrendiðinde, içinde bir hayal kýrýklýðý ve kýzgýnlýk hissetti adeta. Aþk iksiri mi? Kendisinin böyle bir iksire ihtiyacý olduðunu düþünmüyordu büyücü, bir iksire ihtiyaç duymadan aþk ile tanýþmayý baþarmýþtý zaten. Ve þu an, kim olduðunu bilmediði birinden etkilenmek istemiyordu. Aklýnda ve kalbinde tek bir kiþi vardý; bu ders için bir iksir bile olsa hep öyle devam etmeliydi. Ancak elinden bir þey gelmiyordu Javier’ýn. Ýksirin uygulamasýný yapmayý reddetmek istedi bir an, çok þiddetli bir istekti bu; öyle ki, tüm arkadaþlarý malzeme dolabýna yönelip gerekenleri almaya baþlamýþken, o hâlâ yerinde duruyordu. Lakin profesörün bunu fark edeceðini düþündü ve istemeyerek, içinden homurdanarak yöneldi malzeme dolabýna. Laçan özü, nar suyu ve diðer tüm saçmalýklarý bir bir arayarak dolaptan temin etti ve tekrar masasýna yöneldi. Kazanýn baþýna geçtiðinde kendini bir aþçý gibi hissetti bir an. Saçmalýk.
Öncelikle nar suyunu kattý kazanýn içine; bilerek seçmemiþti bunu, eline ilk o gelmiþti. Kitaptaki talimatlara bir göz gezdirdi, nar suyunu daha sonra katmasý daha faydalý olacak gibiydi. Umursamadý. Nar suyunu eklemiþ olduðu iksir kazanýnýn içerisine, bu kez donmuþ külbükül yumurtasýný dâhil etti. Ýksirin ne tür bir renge veya kokuya büründüðünü test etmeye niyetlenmedi hiç; bu iþi en sona býrakacaktý. Gözleri bir kez daha kitabýn üzerindeki ‘talimatlar’ paragrafýna yöneldi. Hemen kazanýn yanýnda duran toz hâline getirilmiþ ay taþýný aldý avucunun içine, kazanýn içine doðru soktu elini ve fazla acele etmeyerek, bir malzemeyi daha býraktý iksir kazanýna. Þimdi iksir, o farkýna bile varmadan belirgin bir kokuya sahip olmaya baþlamýþtý. Yine aldýrmadý ve bu kez, laçan özü adlý malzemeleri iksire kattý. Cidden, iþinin hiç bu kadar kolay olacaðýný düþünmemiþti; tek yaptýklarý, paragrafta yazan talimatlara uyarak malzemeleri sýrasýyla eklemekti. Ne kadar basit. Bir kez daha baktý talimatlara, sýrada nar suyu vardý; ancak onu en baþta eklemek gibi bir saçmalýk yapan Javier, pirþakir tüylerini dâhil etti iksire ve son olduðunu düþünerek pelin otu þurubunu. Ancak bir kez daha yanýlmýþtý genç büyücü. Bu kez saç tellerini katmasý gerekiyordu iksire; iþin en önemli malzemesini. Kime ait olduðu bile belli olmayan saç tellerini býraktý kazana. Ýksir de öyle muhteþem bir koku vardý ki; mükemmel ve çok tanýdýk gelen bir koku. Sonunda bu kokuyu alacaðýmý bilseydim, diye düþündü Javier. Ýksiri yapmamak gibi bir þey düþünmezdim. Carmelita’ya ait olan o eþsiz kokuyu çekerken burun derinliklerinden içeriye, gözleri cadýnýn üzerine yöneldi. Kýzýn da ona baktýðýný gördüðünde gülümsedi; Carmelita’nýn, onun aldýðý kokunun ne olduðunu tahmin ettiðini düþünüyordu. Büyüleyici koku eþliðinde, iksiri önce bir tüpe aldý ve daha sonra midesine gönderdi. Þimdi, neler olacaðýný bekliyordu.
Kafasýný sýnýftaki tüm öðrenciler etrafýnda dolandýrýyordu. Bu saç telleri kime aitti acaba? Sorunun cevabýný alacaktý birazdan. Bir süre daha bakmaya devam etti herkese. Ve sonunda bakýþlarý bir cadýda sabit kaldý: Anja. Olamaz. Ýçinde Anja’ya gidip sarýlmak, onu öpmek için büyük bir istek vardý. Ne olursa olsun kendini tutmaya ve kontrol altýna almaya çalýþýyordu. Kendine gel. Niye hiç kolay deðildi bu? Anja, bu kadar güzel olmak zorunda mýydý? Son derece etkileyiciydi cadý, büyüleyiciydi. Javier, onun yanýna gitmek istiyordu. Kýza sarýlmalýydý, onu çok sevdiðini söylemeliydi. Fakat yapamýyordu. Ama niye? Ýçinde onunla konuþmaya çalýþan iki ayrý Javier vardý; biri git ve ona her þeyi söyle diyordu. Diðeri ise sessiz kal ve kendine gel. Ýkinciyi uygulamak, kendini tutabilmek çok zor geliyordu büyücüye. Tarif edilemeyecek kadar zor. Tam kendini tutamayýp, Anja’ya her þeyi söylemeye niyetlendiðinde öfkeden deliye dönmesine neden olacak bir manzarayla karþýlaþtý: Frank ile Anja birbirlerine giderek yakýnlaþýyordu. Slytherinli genç, ortamda bir profesör olduðunun farkýna bile varmayarak, var gücüyle ve hýzýyla gitti Frank’in üzerine.
“Sen bir pisliksin!”
Baðýrýþýnýn etkisiyle Gryffindorlu çocuðun bakýþlarý, kendisinin üzerine dönmüþtü. Javier, öfkesini kontrol altýnda tutmaya hiç uðraþmayarak sað eliyle bir yumruk atmaya niyetlendi. Fakat öylesine yavaþ hareket etmiþti ki, Frank bunun farkýna varmýþ ve büyücüyü iterek, kendinden birkaç metre öteye savurmuþtu. Yine de içinde bir yanardað gibi büyüyen Frank’i parçalama isteði geçmiþ deðildi. Bir kez daha çocuðun üzerine yürümeye niyetlenirken, profesörün sert sesini iþitti kulaklarý. Evet, sýnýfta son derece doðal bir þekilde, bir profesör vardý. Genç büyücü bunu tamamen unutmuþtu. Hoþ unutmamýþ olsa da, pek bir þey deðiþeceðini sanmýyordu ya neyse. Sinirli olduðu belli olan Ýksir Profesörü, panzehiri uzatmýþtý Javier’a. Bu da ne? Javier, tüm bu yaþadýklarýnýn saçma bir aþk iksiri olduðunun bilincine yeni varýyordu. Aslýnda, Frank’e saldýrmak için böyle þeyler sadece bir bahaneydi. Görüntü de klasik bir Slytherin-Gryffindor sürtüþmesi yaþýyordu iki büyücü, ne de olsa. Aldýðý panzehiri hýzlý bir þekilde midesine gönderen Javier, sonunda rahatlamaya baþlamýþtý. Doðruca Anja’ya baktý, bu kez bakýþlarýnda hiçbir anlam yoktu. Derin bir oh çekti. Ardýndan sýnýftan ayrýlan kalabalýk içerisinde, Carmelita’nýn yakýnlarýna ilerledi. Kim bilir, belki de akþamüstü için bir buluþma ayarlayabilirdi.
- 4 yýl.
- III. Sýnýf,
IV. Sýnýf.
- Yeni bir gün daha. Bugününde, diðer her gün olduðu gibi sýkýcý ve bunaltýcý geçeceðinin bilincindeydi genç büyücü. Saçma derslerden üç ay içinde olsa kurtulacaðý için seviniyordu. Fakat bir yandan içinde bir buruklukta vardý elbette; Carmy’yi göremeyecek olmanýn verdiði bir burukluk. Koca bir yaz tatilini, onun yüzünü bir kere bile göremeden nasýl geçireceði hakkýnda en ufak bir fikir yoktu kafasýnda. Delirme aþamasýna gelirim sanýrým. Olabilecekleri bir hayal ediyordu da, kaçýk Jackson’la beraber yaþadýðý evde, derslerden uzak olacak olsa da yine sýkýlarak geçireceði, üstelik Carmelita’yý göremeyeceði bir tatil. Hayal etmenin bile katlanýlmaz olduðu görüþüne varmýþtý büyücü. Ciddi anlamda, Gryffindorlu cadýya fazlasýyla baðlandýðýnýn daha yeni farkýna varýyordu. Ya ona bir þey olursa? O zaman ne yaparým Bu ürkütücü düþünceyi de beyninden atmaya çalýþarak, açlýðýný ona iyice belli eden midesini doyurmak amacýyla ortak salonu terk ederek, büyük salonun yolunu tuttu.
Kafasýndaki tüm bu acayip düþüncelerin kaynaðý, Gryffindor masasýndaki yerinde duruyordu yine. Büyücü, onunla göz göze geldiðinde hafifçe gülümsedi ve bakýþlarýný zorlanarak da olsa baþka bir yöne çevirerek Slytherin masasýna yöneldi. Carmy’i mümkün olduðunda net görebileceði bir noktaya oturdu ve çevredekilerin selamlarýna karþýlýk verdikten sonra kahvaltýsýna baþladý. Ama bir anda kafasýnda baþka bir düþünce belirdi. Cebindeki ufak bir parça parþömeni çýkardý ve masasýn altýnda, görünmeyecek þekilde tuttu. Diðer eliyle de asasýný çýkardý ve parþömene doðrulttu. Biraz önce boþ ve oldukça temiz olan parþömen, þimdi hoþ görünen bir el yazýsýyla dolmuþtu: ‘Seni seviyorum.’ Baþka hiçbir þey yok; bir isim veya kendini tanýtmasýný saðlayacak herhangi bir ipucu ya da bilgi. Anlayacaðýný umut ediyordu kýzýn yazýnýn sahibini, anlamasa da pek bir önemi olacaðýný düþünmüyordu. Önemli olan onu mutlu edebilmekti; mutlu edenin kendisi olduðunu göstermek deðil. Masanýn etrafýndaki büyücü ve cadý sayýsýnýn azalmýþ olmasýný fýrsat bilerek, parþömeni masanýn üzerine koydu ve asasý yardýmýyla onu büyüledi. Havada süzülen kâðýt parçasý küçüktü; bu nedenle çevredekilerin dikkatini çekmiyordu gibiydi. Yavaþça süzülen parþömen, Gryffindor masasýnda hedeflenen noktaya ulaþtý ve kýzýn tam ellerinin bulunduðu noktaya iniþ yaptý. Slytherinli genç, bir an paniklediðini ve heyecan yaptýðýný hisseti, yersiz ve gereksiz bir heyecandý bu. Sonuçta yüzüne karþý söylüyor deðildi ya, çok daha kolayýydý bu. Bakýþlarýný, fazla belli etmemeye çalýþarak-aslýnda sadece boþ bir çabaydý bu, kýza baktýðý net biçimde anlaþýlýyordu- Carmy’nin üzerine yöneltti. Cadýnýn mutlulukla gülümsediðini gördüðünde, içinde bir sevinç dalgasý kabardý bir anda. Nasýl biçimde olursa olsun, Carmelita’yý mutlu edebilmek, onu kendisi mutlu olmuþ kadar sevindiriyordu. Kýzla göz göze geldiðinde, farkýna bile varmayarak gülümsedi ve pek bir þey yemiþ olmamasýna raðmen, mutluluktan karnýnýn doyduðunu hissederek kalktý masadan.
Öðle Yemeðinden Önce, Ýksir Dersi ~
Geride kalan iki yorucu dersin ardýndan, kendi mekâný olarak yorumladýðý Hogwarts Zindanlarý’nýn soðuk havasýný soluyordu þimdi. Kendisi de kabulleniyordu; zindanlar oldukça kasvetli ve soðuk bir ortama sahipti. Ýþte bu yüzden, belki de okuldaki birçok öðrenci ve profesörün aksine, zindanlar daha çok sevdiði bir yer oluyordu. Her þeyden önemlisi, Hogwarts’ýn bu noktasý tek baþýna ve sessiz bir þekilde kafa dinleyebilmek adýna çok idealdi. Bu yüzden olsa gerek, bu mekânýn sevilmemesini baþlý baþýna bir budalalýk olarak yorumluyordu. Beyninde yer eden düþünceleri eþliðinde, sonunda dersliðe ulaþtý genç büyücü. Hafifçe itti kapýyý ve sýnýftan içeriye girdi.
Ýksir dersliðinin daima kendine özgü bir kokusu, bir ortamý oluyordu. Javier bu durumu, sýnýfta bulunan yýðýnla iksir tüplerine baðlýyordu. O nahoþ koku eþliðinde, kendisine en yakýn olan masaya yöneldi. Bugün gerçekleþtirecekleri uygulamayý öðrendiðinde, içinde bir hayal kýrýklýðý ve kýzgýnlýk hissetti adeta. Aþk iksiri mi? Kendisinin böyle bir iksire ihtiyacý olduðunu düþünmüyordu büyücü, bir iksire ihtiyaç duymadan aþk ile tanýþmayý baþarmýþtý zaten. Ve þu an, kim olduðunu bilmediði birinden etkilenmek istemiyordu. Aklýnda ve kalbinde tek bir kiþi vardý; bu ders için bir iksir bile olsa hep öyle devam etmeliydi. Ancak elinden bir þey gelmiyordu Javier’ýn. Ýksirin uygulamasýný yapmayý reddetmek istedi bir an, çok þiddetli bir istekti bu; öyle ki, tüm arkadaþlarý malzeme dolabýna yönelip gerekenleri almaya baþlamýþken, o hâlâ yerinde duruyordu. Lakin profesörün bunu fark edeceðini düþündü ve istemeyerek, içinden homurdanarak yöneldi malzeme dolabýna. Laçan özü, nar suyu ve diðer tüm saçmalýklarý bir bir arayarak dolaptan temin etti ve tekrar masasýna yöneldi. Kazanýn baþýna geçtiðinde kendini bir aþçý gibi hissetti bir an. Saçmalýk.
Öncelikle nar suyunu kattý kazanýn içine; bilerek seçmemiþti bunu, eline ilk o gelmiþti. Kitaptaki talimatlara bir göz gezdirdi, nar suyunu daha sonra katmasý daha faydalý olacak gibiydi. Umursamadý. Nar suyunu eklemiþ olduðu iksir kazanýnýn içerisine, bu kez donmuþ külbükül yumurtasýný dâhil etti. Ýksirin ne tür bir renge veya kokuya büründüðünü test etmeye niyetlenmedi hiç; bu iþi en sona býrakacaktý. Gözleri bir kez daha kitabýn üzerindeki ‘talimatlar’ paragrafýna yöneldi. Hemen kazanýn yanýnda duran toz hâline getirilmiþ ay taþýný aldý avucunun içine, kazanýn içine doðru soktu elini ve fazla acele etmeyerek, bir malzemeyi daha býraktý iksir kazanýna. Þimdi iksir, o farkýna bile varmadan belirgin bir kokuya sahip olmaya baþlamýþtý. Yine aldýrmadý ve bu kez, laçan özü adlý malzemeleri iksire kattý. Cidden, iþinin hiç bu kadar kolay olacaðýný düþünmemiþti; tek yaptýklarý, paragrafta yazan talimatlara uyarak malzemeleri sýrasýyla eklemekti. Ne kadar basit. Bir kez daha baktý talimatlara, sýrada nar suyu vardý; ancak onu en baþta eklemek gibi bir saçmalýk yapan Javier, pirþakir tüylerini dâhil etti iksire ve son olduðunu düþünerek pelin otu þurubunu. Ancak bir kez daha yanýlmýþtý genç büyücü. Bu kez saç tellerini katmasý gerekiyordu iksire; iþin en önemli malzemesini. Kime ait olduðu bile belli olmayan saç tellerini býraktý kazana. Ýksir de öyle muhteþem bir koku vardý ki; mükemmel ve çok tanýdýk gelen bir koku. Sonunda bu kokuyu alacaðýmý bilseydim, diye düþündü Javier. Ýksiri yapmamak gibi bir þey düþünmezdim. Carmelita’ya ait olan o eþsiz kokuyu çekerken burun derinliklerinden içeriye, gözleri cadýnýn üzerine yöneldi. Kýzýn da ona baktýðýný gördüðünde gülümsedi; Carmelita’nýn, onun aldýðý kokunun ne olduðunu tahmin ettiðini düþünüyordu. Büyüleyici koku eþliðinde, iksiri önce bir tüpe aldý ve daha sonra midesine gönderdi. Þimdi, neler olacaðýný bekliyordu.
Kafasýný sýnýftaki tüm öðrenciler etrafýnda dolandýrýyordu. Bu saç telleri kime aitti acaba? Sorunun cevabýný alacaktý birazdan. Bir süre daha bakmaya devam etti herkese. Ve sonunda bakýþlarý bir cadýda sabit kaldý: Anja. Olamaz. Ýçinde Anja’ya gidip sarýlmak, onu öpmek için büyük bir istek vardý. Ne olursa olsun kendini tutmaya ve kontrol altýna almaya çalýþýyordu. Kendine gel. Niye hiç kolay deðildi bu? Anja, bu kadar güzel olmak zorunda mýydý? Son derece etkileyiciydi cadý, büyüleyiciydi. Javier, onun yanýna gitmek istiyordu. Kýza sarýlmalýydý, onu çok sevdiðini söylemeliydi. Fakat yapamýyordu. Ama niye? Ýçinde onunla konuþmaya çalýþan iki ayrý Javier vardý; biri git ve ona her þeyi söyle diyordu. Diðeri ise sessiz kal ve kendine gel. Ýkinciyi uygulamak, kendini tutabilmek çok zor geliyordu büyücüye. Tarif edilemeyecek kadar zor. Tam kendini tutamayýp, Anja’ya her þeyi söylemeye niyetlendiðinde öfkeden deliye dönmesine neden olacak bir manzarayla karþýlaþtý: Frank ile Anja birbirlerine giderek yakýnlaþýyordu. Slytherinli genç, ortamda bir profesör olduðunun farkýna bile varmayarak, var gücüyle ve hýzýyla gitti Frank’in üzerine.
“Sen bir pisliksin!”
Baðýrýþýnýn etkisiyle Gryffindorlu çocuðun bakýþlarý, kendisinin üzerine dönmüþtü. Javier, öfkesini kontrol altýnda tutmaya hiç uðraþmayarak sað eliyle bir yumruk atmaya niyetlendi. Fakat öylesine yavaþ hareket etmiþti ki, Frank bunun farkýna varmýþ ve büyücüyü iterek, kendinden birkaç metre öteye savurmuþtu. Yine de içinde bir yanardað gibi büyüyen Frank’i parçalama isteði geçmiþ deðildi. Bir kez daha çocuðun üzerine yürümeye niyetlenirken, profesörün sert sesini iþitti kulaklarý. Evet, sýnýfta son derece doðal bir þekilde, bir profesör vardý. Genç büyücü bunu tamamen unutmuþtu. Hoþ unutmamýþ olsa da, pek bir þey deðiþeceðini sanmýyordu ya neyse. Sinirli olduðu belli olan Ýksir Profesörü, panzehiri uzatmýþtý Javier’a. Bu da ne? Javier, tüm bu yaþadýklarýnýn saçma bir aþk iksiri olduðunun bilincine yeni varýyordu. Aslýnda, Frank’e saldýrmak için böyle þeyler sadece bir bahaneydi. Görüntü de klasik bir Slytherin-Gryffindor sürtüþmesi yaþýyordu iki büyücü, ne de olsa. Aldýðý panzehiri hýzlý bir þekilde midesine gönderen Javier, sonunda rahatlamaya baþlamýþtý. Doðruca Anja’ya baktý, bu kez bakýþlarýnda hiçbir anlam yoktu. Derin bir oh çekti. Ardýndan sýnýftan ayrýlan kalabalýk içerisinde, Carmelita’nýn yakýnlarýna ilerledi. Kim bilir, belki de akþamüstü için bir buluþma ayarlayabilirdi.