Post by Marie-Jeanne Morgan on Jul 5, 2011 20:27:56 GMT 3
Burcu
3. Sýnýf
4 yýl oldu ama 1 senedir ara vermiþtim, þimdi yeniden baþladým.
“Mãe! Meu irmão!”
Giuseppe’yi tüm gece bavul hazýrlamanýn verdiði yorgunlukla, tren istasyonunda insanlarýn kapýþ kapýþ oturduðu banklardan birinde uyuduðu güzel uykusundan uyandýran, sevgili kardeþi oldu. Kardeþi Portekizce konuþuyordu ve onun bunu anlamasý zor gibiydi. O da az bile olsa konuþabiliyordu ama asýl anlaþtýklarý dil Ýngilizceydi. Ayrý ülkelerde yetiþen iki kardeþlerdi. Çok az bildiði bu dili kardeþinin konuþmasý baþýný aðrýtýyordu. Bir fok balýðý gibi tüm bedenini yayarak uzandýðý banktan ilk önce havuç kafasýný kaldýrmayý denedi. Uykusuzluktan kýpkýrmýzý oluncaya dek kanlanmýþ gözlerini kafasýný kaldýrdýktan sonra açacaktý. Bu denli uykudayken sevimsiz kardeþinin cýrtlak sesini duymak onun için iþkence gibi olmuþtu. Biber gazý kaçmýþçasýna acýyan gözlerini tek eliyle bedenini banktan kaldýrmaya çalýþýrken diðer eliyle ovuþturuyordu. Bir küvette uyuyakalmýþa benziyordu. Aklýndaki þeyse en son bavula ne yerleþtirdiðiydi. Gözlerini yaklaþýk yarým dakikaya yakýn bir süre karýþtýrdý. Karýþtýrýrken gece ne yaptýklarý ve ne için bunu yaptýðýný hatýrlamaya çalýþýyordu. Birden gözlerini ovuþturmayý kesti ve þok olmuþ gibi önce kardeþine bir bakýþ attý ve daha sonra bankta tutulmuþ baþýný gözünü ovuþturduðu eliyle tutarak kendisinden geçmiþ annesine bakarak “Treno!” diye bir baðýrýþ attý. Etraftaki mugglelarýn çoðunun duyabileceði bir çýðlýktý ve duyanlar ona ters bir bakýþ attý. Giuseppe kafayý yemiþ gibi iki elini baþýnýn yanlarýna koyarak kardeþine doðru kafasýný çevirirken heyecanlanmýþ bir ses tonuyla “Sandro, trem!” diyerek deli bir çýðlýkla kardeþine baðýrdý. Az önceki baðýrtýdan sonra kendisine garip bir þekilde bakan annesini ve ne olduðunu anlayamamýþ kardeþini umursamayarak bavulunu banktan kaçarcasýna yaya yaya oturduðu kalçasýný kaldýrarak bavulunu aramaya baþladý. “Mio baule! Dove?!” diyerek gözü dönmüþ gibi bavulunu aramaya baþladý. Aslýnda gözünün önünde olan bavulu bulmasý biraz zor olmuþtu. O telaþla pek bulabilme imkâný olmayan bavulunu eline hýzla aldý.
“Sandro, critino! Lanet olsasý, pantolunumu býrak!” Her þey yolunda derken, hiç beklemediði bir anda kardeþi sersem bir tavýrla gitmesine engel olmaya çalýþýyordu. Ellerini bir pençe gibi yaparak pantolonun dikiþ yerlerinden asýlmaya baþlamýþtý. Kendine bir vatoz gibi yapýþmýþ kardeþini uzaklaþtýrmaya çalýþýrken aklýna gelen her þeyi söylüyordu. Gerçekten de bir vatoz gibiydi ve Giuseppe’nin treni kaçýrana dek gitmesine izin vermeyecekti. Bunu ona baðlýlýðýndan mý yapýyordu yoksa kötülüðünden mi, belli deðildi. Aslýnda ona karþý duyduðu sevgiden olduðu söylenemezdi. Daima bir kardeþ atýþmasý onlar için baðýmlýlýk gibiydi. Daha fazla gecikmek istemedi ve kafasý okul yüzünden gayet karmaþýk olan Giuseppe, lanetler yaðdýrarak pantolonunu artýk kopartma derecesine gelen kardeþini güçlü bir þekilde eðilerek itti. Bunu ona yaptýðý için kendini suçlu hissediyordu ama bunu yapmasý, olacak sonuçlarýn sebebinin kardeþi olmasýný engellemiþti. Kardeþinin buna biraz bozulduðunu anladý ama aslýnda sevdiði kardeþiyle o an duygusal bir muhabbet edemezdi. Etraftaki mugglelarýn gözlerinin sonunda kendisinin üzerinden çekildiðini gördüðünde yolculuðun baþlama yerine gitmek üzere gözlerini kapattý ve meþhur duvara doðru adým atmaya baþladý.
Sonunda asýl istasyona geldiðinde gözleri aþina olduðu kiþileri aramaya baþlamýþtý. Bu sýrada da aslýnda çok gecikmemiþ olduðunu düþündü. Hala trenin dýþýn eþyalarýyla bekleyenler vardý. Bunu gördüðünde biraz sevindi ve küçük ama içine bir þekilde trilyonlarca þeyi sýðdýrdýðý bavulunu daha sýký tutarak ve gururlanmýþ gibi bir havaya bürünerek trene binmek için ilerlemeye baþladý. Dýþarýdan bakýldýðýnda komik bir görüntüsü vardý. Sanki asil olmaya çalýþmýþ ama kendini batýrmýþ bir havuç kafa gibi. Hatta aslýnda onu görmediði ama arkasýndan tuhaf tavrý yüzünden gülen pek çok büyücü kýz vardý. Ayný zamanda asil havasýna bürünürken kendinden büyük güzel büyücülere de kahverengi gözlerini çevreleyen koca gözlükleriyle bir tek tek bakýþ atýyordu. Gerçekten havalý gibiydi ama budalaydý.
Trene çarpmaya yakýnken kendine geldi ve duvardan geçmeden önceki halini alarak kompartýman bulma havasýna girdi. Okula gitmek bile uðraþ isteyen bir þeydi. Gerçi geç kalma korkusu yüzünden erken gelmiþ olmasý bu uðraþý biraz daha kolaylaþtýracaktý. Trene biner binmez bir kompartýman bulmuþ gibiydi. Ýçeride pek fazla insan yoktu. Büyük bir ihtimalle ‘henüz erken’ diyerek insanlar daha doluþmamýþtý. Ýlk iki kompartýmanýn pek iyi olmayacaðýný düþünerek üçüncü kompartýmana doðru bir koþar hareketi yaptý. Hazýr kimse yokken uyuyabileceðini bile düþünmüþtü. Tuhaf hareketinden sonra yavaþça ilerledi. Kompartýmanýn kapýsýný açarken içeride kimsenin olmadýðýný gördüðünde psikolojik olarak içerinin daha büyük ve güzel olduðunu düþündü. Kendi kendine “Adorabile!” diye baðýrarak içeri adým attý. Aslýnda abartýlacak bir þey yoktu ama Giuseppe abartýyý seviyordu. Bavulunu geliþi güzel bir þekilde koltuða attý. Karþýdaki koltuða da kendisini attý ve boynunu koltuða yaslayarak ve tuhaf bir þekilde alttan alttan camdan dýþarý baktý, kendisi içeri girdikten sonra peþinden onu takip eden küçüklü büyüklü büyücüleri gördü ve bir an içine bir sinir geldi. ‘Özentiler’ gibi bir bakýþ attýktan sonra böðürtülü ama Giuseppe’ye bir pop sanatçýsýnýn sesi gibi gelen, büfecinin sesini duyar gibi olmuþtu. Bunun bir hayal olmadýðýný anlamak için gerçekten bir aptal gibi kendi kendine cimcik atarak gerçeði yokladý. Yolculuða baþlamadan önce harika þekerlemeler için kadýný kýstýracaktý. Bunu dört yýl boyunca yapmýþtý ve bu yýl da yapmazsa bir eksiklik olacaðýný düþündü. Þekerler onun en kötü halinde bile gülümsemesini saðlayan þeylerdi. Onlara âþýk olduðu bile söylenebilirdi. Fazlasýyla estetik bir þekilde duran, koltuða fýrlatýlmýþ bavulunu, belini hafif eðerek ve kolunu uzatarak yanýna çekti. Bavulunu açarken az bile olsa yanýna aldýðý parayý çýkarttý. Bütün parasýný, ne kadar ediyorsa, onlarýn hepsine harcayabilirdi.
Gözü dönmüþ bir þekilde bavulu ve içinden düþen tüm kýyafetleri umursamadan kompartýmandan dýþarý kendini atmýþtý. Bayaný bulmasý zor olmamýþtý çünkü o da yeni yeni portatif büfesini hazýrlýyor gibiydi. Giuseppe hazýrlýðý bekleyemeden “Agatha, beni özledin mi?” diyerek kadýna doðru iyice yaklaþtý. Büfeye göz attý ve fazlasýyla daðýnýk olduðunu gördü. Kadýna acýmýþtý ama þekerlemelerini de istiyordu. Kadýn aldýrmamýþ bir þekilde büfesini toplamaya devam ederken “Pekâlâ, þimdilik rahat býrakýyorum ama tekrar geleceðim!” diyerek gerçek bir bela olduðunu hatýrlatýp ciddi anlamda dolmaya baþlayan trende insanlara çarparak yürümeye çalýþýyordu. Kadýnýn iþinin bir an için ne kadar zor olduðunu anladý. Kendisini suçlu hissederek alt dudaðýný büküp sevimli bir çocuk haline geldi. Yürümeye devam ederken bir an durdu. Kompartýmanýnda yabancý bazý kiþiler görmüþ gibiydi. Kendi kompartýmaný olduðundan emin deðildi. Bükülmüþ dudaðýyla beraber turuncu saçlarýný tek eliyle karýþtýrdý. Kompartýmanlarý tek tek saymaya baþladý ama kendi kompartýmanýndan baþka bir yer olamazdý. Binlerce öðrencinin olduðu bu trende tam giriþ kýsmýndaydý. Sondan üçüncü olmasý saçma olurdu. Yüz ifadesini hiç bozmadan ve eli boþ bir þekilde kompartýmanýna doðru iyice yaklaþtý. Kompartýmanýn kapýsýný açtý. Önce kafasýný tekrar kaþýdý. Karýþýk kafasýnda bu yüzleri hatýrlýyor gibiydi. Sonra tekrar hafýzasýný yokladý ve “Ciao, Clementine!” diyerek çýlgýn bir gülümseme attý. Cidden çýldýrmýþa benziyordu ve mutluydu. Fakat ayný anda kendisine pek iyi bakmayan Valentine’ý görmüþtü. Gülümsemesi bir anda kaybolmuþ gibiydi.
*Farklý bir sitede yaptýðým role playdir. Karakterimin adý Guiseppe Massimo idi.
3. Sýnýf
4 yýl oldu ama 1 senedir ara vermiþtim, þimdi yeniden baþladým.
“Mãe! Meu irmão!”
Giuseppe’yi tüm gece bavul hazýrlamanýn verdiði yorgunlukla, tren istasyonunda insanlarýn kapýþ kapýþ oturduðu banklardan birinde uyuduðu güzel uykusundan uyandýran, sevgili kardeþi oldu. Kardeþi Portekizce konuþuyordu ve onun bunu anlamasý zor gibiydi. O da az bile olsa konuþabiliyordu ama asýl anlaþtýklarý dil Ýngilizceydi. Ayrý ülkelerde yetiþen iki kardeþlerdi. Çok az bildiði bu dili kardeþinin konuþmasý baþýný aðrýtýyordu. Bir fok balýðý gibi tüm bedenini yayarak uzandýðý banktan ilk önce havuç kafasýný kaldýrmayý denedi. Uykusuzluktan kýpkýrmýzý oluncaya dek kanlanmýþ gözlerini kafasýný kaldýrdýktan sonra açacaktý. Bu denli uykudayken sevimsiz kardeþinin cýrtlak sesini duymak onun için iþkence gibi olmuþtu. Biber gazý kaçmýþçasýna acýyan gözlerini tek eliyle bedenini banktan kaldýrmaya çalýþýrken diðer eliyle ovuþturuyordu. Bir küvette uyuyakalmýþa benziyordu. Aklýndaki þeyse en son bavula ne yerleþtirdiðiydi. Gözlerini yaklaþýk yarým dakikaya yakýn bir süre karýþtýrdý. Karýþtýrýrken gece ne yaptýklarý ve ne için bunu yaptýðýný hatýrlamaya çalýþýyordu. Birden gözlerini ovuþturmayý kesti ve þok olmuþ gibi önce kardeþine bir bakýþ attý ve daha sonra bankta tutulmuþ baþýný gözünü ovuþturduðu eliyle tutarak kendisinden geçmiþ annesine bakarak “Treno!” diye bir baðýrýþ attý. Etraftaki mugglelarýn çoðunun duyabileceði bir çýðlýktý ve duyanlar ona ters bir bakýþ attý. Giuseppe kafayý yemiþ gibi iki elini baþýnýn yanlarýna koyarak kardeþine doðru kafasýný çevirirken heyecanlanmýþ bir ses tonuyla “Sandro, trem!” diyerek deli bir çýðlýkla kardeþine baðýrdý. Az önceki baðýrtýdan sonra kendisine garip bir þekilde bakan annesini ve ne olduðunu anlayamamýþ kardeþini umursamayarak bavulunu banktan kaçarcasýna yaya yaya oturduðu kalçasýný kaldýrarak bavulunu aramaya baþladý. “Mio baule! Dove?!” diyerek gözü dönmüþ gibi bavulunu aramaya baþladý. Aslýnda gözünün önünde olan bavulu bulmasý biraz zor olmuþtu. O telaþla pek bulabilme imkâný olmayan bavulunu eline hýzla aldý.
“Sandro, critino! Lanet olsasý, pantolunumu býrak!” Her þey yolunda derken, hiç beklemediði bir anda kardeþi sersem bir tavýrla gitmesine engel olmaya çalýþýyordu. Ellerini bir pençe gibi yaparak pantolonun dikiþ yerlerinden asýlmaya baþlamýþtý. Kendine bir vatoz gibi yapýþmýþ kardeþini uzaklaþtýrmaya çalýþýrken aklýna gelen her þeyi söylüyordu. Gerçekten de bir vatoz gibiydi ve Giuseppe’nin treni kaçýrana dek gitmesine izin vermeyecekti. Bunu ona baðlýlýðýndan mý yapýyordu yoksa kötülüðünden mi, belli deðildi. Aslýnda ona karþý duyduðu sevgiden olduðu söylenemezdi. Daima bir kardeþ atýþmasý onlar için baðýmlýlýk gibiydi. Daha fazla gecikmek istemedi ve kafasý okul yüzünden gayet karmaþýk olan Giuseppe, lanetler yaðdýrarak pantolonunu artýk kopartma derecesine gelen kardeþini güçlü bir þekilde eðilerek itti. Bunu ona yaptýðý için kendini suçlu hissediyordu ama bunu yapmasý, olacak sonuçlarýn sebebinin kardeþi olmasýný engellemiþti. Kardeþinin buna biraz bozulduðunu anladý ama aslýnda sevdiði kardeþiyle o an duygusal bir muhabbet edemezdi. Etraftaki mugglelarýn gözlerinin sonunda kendisinin üzerinden çekildiðini gördüðünde yolculuðun baþlama yerine gitmek üzere gözlerini kapattý ve meþhur duvara doðru adým atmaya baþladý.
Sonunda asýl istasyona geldiðinde gözleri aþina olduðu kiþileri aramaya baþlamýþtý. Bu sýrada da aslýnda çok gecikmemiþ olduðunu düþündü. Hala trenin dýþýn eþyalarýyla bekleyenler vardý. Bunu gördüðünde biraz sevindi ve küçük ama içine bir þekilde trilyonlarca þeyi sýðdýrdýðý bavulunu daha sýký tutarak ve gururlanmýþ gibi bir havaya bürünerek trene binmek için ilerlemeye baþladý. Dýþarýdan bakýldýðýnda komik bir görüntüsü vardý. Sanki asil olmaya çalýþmýþ ama kendini batýrmýþ bir havuç kafa gibi. Hatta aslýnda onu görmediði ama arkasýndan tuhaf tavrý yüzünden gülen pek çok büyücü kýz vardý. Ayný zamanda asil havasýna bürünürken kendinden büyük güzel büyücülere de kahverengi gözlerini çevreleyen koca gözlükleriyle bir tek tek bakýþ atýyordu. Gerçekten havalý gibiydi ama budalaydý.
Trene çarpmaya yakýnken kendine geldi ve duvardan geçmeden önceki halini alarak kompartýman bulma havasýna girdi. Okula gitmek bile uðraþ isteyen bir þeydi. Gerçi geç kalma korkusu yüzünden erken gelmiþ olmasý bu uðraþý biraz daha kolaylaþtýracaktý. Trene biner binmez bir kompartýman bulmuþ gibiydi. Ýçeride pek fazla insan yoktu. Büyük bir ihtimalle ‘henüz erken’ diyerek insanlar daha doluþmamýþtý. Ýlk iki kompartýmanýn pek iyi olmayacaðýný düþünerek üçüncü kompartýmana doðru bir koþar hareketi yaptý. Hazýr kimse yokken uyuyabileceðini bile düþünmüþtü. Tuhaf hareketinden sonra yavaþça ilerledi. Kompartýmanýn kapýsýný açarken içeride kimsenin olmadýðýný gördüðünde psikolojik olarak içerinin daha büyük ve güzel olduðunu düþündü. Kendi kendine “Adorabile!” diye baðýrarak içeri adým attý. Aslýnda abartýlacak bir þey yoktu ama Giuseppe abartýyý seviyordu. Bavulunu geliþi güzel bir þekilde koltuða attý. Karþýdaki koltuða da kendisini attý ve boynunu koltuða yaslayarak ve tuhaf bir þekilde alttan alttan camdan dýþarý baktý, kendisi içeri girdikten sonra peþinden onu takip eden küçüklü büyüklü büyücüleri gördü ve bir an içine bir sinir geldi. ‘Özentiler’ gibi bir bakýþ attýktan sonra böðürtülü ama Giuseppe’ye bir pop sanatçýsýnýn sesi gibi gelen, büfecinin sesini duyar gibi olmuþtu. Bunun bir hayal olmadýðýný anlamak için gerçekten bir aptal gibi kendi kendine cimcik atarak gerçeði yokladý. Yolculuða baþlamadan önce harika þekerlemeler için kadýný kýstýracaktý. Bunu dört yýl boyunca yapmýþtý ve bu yýl da yapmazsa bir eksiklik olacaðýný düþündü. Þekerler onun en kötü halinde bile gülümsemesini saðlayan þeylerdi. Onlara âþýk olduðu bile söylenebilirdi. Fazlasýyla estetik bir þekilde duran, koltuða fýrlatýlmýþ bavulunu, belini hafif eðerek ve kolunu uzatarak yanýna çekti. Bavulunu açarken az bile olsa yanýna aldýðý parayý çýkarttý. Bütün parasýný, ne kadar ediyorsa, onlarýn hepsine harcayabilirdi.
Gözü dönmüþ bir þekilde bavulu ve içinden düþen tüm kýyafetleri umursamadan kompartýmandan dýþarý kendini atmýþtý. Bayaný bulmasý zor olmamýþtý çünkü o da yeni yeni portatif büfesini hazýrlýyor gibiydi. Giuseppe hazýrlýðý bekleyemeden “Agatha, beni özledin mi?” diyerek kadýna doðru iyice yaklaþtý. Büfeye göz attý ve fazlasýyla daðýnýk olduðunu gördü. Kadýna acýmýþtý ama þekerlemelerini de istiyordu. Kadýn aldýrmamýþ bir þekilde büfesini toplamaya devam ederken “Pekâlâ, þimdilik rahat býrakýyorum ama tekrar geleceðim!” diyerek gerçek bir bela olduðunu hatýrlatýp ciddi anlamda dolmaya baþlayan trende insanlara çarparak yürümeye çalýþýyordu. Kadýnýn iþinin bir an için ne kadar zor olduðunu anladý. Kendisini suçlu hissederek alt dudaðýný büküp sevimli bir çocuk haline geldi. Yürümeye devam ederken bir an durdu. Kompartýmanýnda yabancý bazý kiþiler görmüþ gibiydi. Kendi kompartýmaný olduðundan emin deðildi. Bükülmüþ dudaðýyla beraber turuncu saçlarýný tek eliyle karýþtýrdý. Kompartýmanlarý tek tek saymaya baþladý ama kendi kompartýmanýndan baþka bir yer olamazdý. Binlerce öðrencinin olduðu bu trende tam giriþ kýsmýndaydý. Sondan üçüncü olmasý saçma olurdu. Yüz ifadesini hiç bozmadan ve eli boþ bir þekilde kompartýmanýna doðru iyice yaklaþtý. Kompartýmanýn kapýsýný açtý. Önce kafasýný tekrar kaþýdý. Karýþýk kafasýnda bu yüzleri hatýrlýyor gibiydi. Sonra tekrar hafýzasýný yokladý ve “Ciao, Clementine!” diyerek çýlgýn bir gülümseme attý. Cidden çýldýrmýþa benziyordu ve mutluydu. Fakat ayný anda kendisine pek iyi bakmayan Valentine’ý görmüþtü. Gülümsemesi bir anda kaybolmuþ gibiydi.
*Farklý bir sitede yaptýðým role playdir. Karakterimin adý Guiseppe Massimo idi.