Post by Carmelita D'alora on Jun 27, 2011 1:32:53 GMT 3
~ Ece
~ 4 yýl.
~ III. - IV. Sýnýf
•Tutte le strade portano a Roma.
- Bütün yollar Roma'ya çýkar.
Roma'nýn loþ sokaklarý geceye teslim olmuþ gibiydi. Lacivert pelerinini dalgalandýran rüzgâra eþlik ederek yürüyordu Lucrezia. Bu geceyi diðer gecelerden ayýran bir þeyler vardý. Onu, Napoli'deki sýcacýk yataðýndan kaldýrýp, þehrin kilometrelerce güneyine getiren özel bir güç. Lucrezia, gördüðü rüyalara anlam yüklemezdi hiçbir zaman. Ama bu rüya, küçümsenemezdi. Onu bazý þeyler Roma'ya, Katolik merkezinin tam ortasýna çekiyordu. Lucrezia’yý bekleyen öyle bir þeydi ki adeta …’ maðazasýnda gördüðü o ihtiþamlý kýrmýzý ayakkabýlarý dilediði gibi San Pietro Kilise’sinde onu yanýna çaðýran özel armaðaný da delice ister olmuþtu. Her adýmýnda içindeki kýskançlýk duygusunun da büyüdüðünü hissedebiliyordu. Kýz, gereðinden fazla kýskançtý. Öyle bir kýskançlýk ki yýllar öncesinde en yakýn arkadaþýnýn ölümüne neden olabilmiþti. Cinayet iþleyebilmiþti. Hem de elini kana bulamasýna bile gerek kalmadan. O, özel biriydi hem de çok özel…
Ne kadar süredir yürüdüðünü bilmiyordu. Dakikalar, belki de saatler geçmiþti. Eklemlerini sýzlatacak, acý dolu bir yürüyüþ olmuþtu hiç þüphesiz. Fakat San Pietro Kilise’sinin büyüleyici matemi tüm acýlarýna merhem olmuþtu. Meydanda bulunan her insanýn kendini önemsiz hissedeceði kadar heybetli kilise, içinde büyüyen günahlarý kapatmaya çabalýyordu. Fakat kilisenin mükemmel mimarisi günahlarýný örtmeye yetmeyecekti. Bu gece her þey deðiþecek, kilise kendi içinde bir yýkýma uðrayacaktý. Sonucunda lanet kýrýlmýþ ve günahlar serbest kalmýþ olacaktý. Buna kim engel olabilecekti peki? Katolik babasýnýn ruhu mu yoksa kendilerini Tanrý’ya adamýþ, hayatlarýný sýnýrlandýran zayýf insanlar mý? O sýrada kiliseden yükselen ilahi sesleri kulaklarýný doldurdu. Bundan her zaman nefret etmiþti. Babasý deli gibi Tanrý hayranýyken, kendi kýzýna da yüce varlýðýn gücünü aþýlamaya çalýþmýþtý her zaman. Ama þimdi görüldüðü üzere hiçbir þey babasýnýn istediði gibi olmamýþtý. Lucrezia gözlerini güç bürümüþken ne Tanrý ne de onun varlýðýný hissedebilirdi ki bunu da istemiyordu zaten.
Kiliseye girdiðinde bazý þeyler deðiþmiþ gibiydi. Kilise insanlara huzur vermeliydi, korku deðil. Belli ki bu büyük güce karþý koyamýyorlardý. Herkes inanan, inanmayan sonlarýný beklemekten baþka yapacak bir þey bulamýyordu. Zavallýlar… Hepsi acýnacak haldeydi. O an babasýnýn ölmüþ olduðuna gerçekten sevinebildi. Yaþlý ihtiyarýn, bu aný görmesindense ölmeyi yeðleyeceðini biliyordu. Taþ kesilmiþ kalbi acýdan yoksundu. Babasýnýn öldüðü gün koruduðu metanetini þimdi de koruyordu. Roma’daki kiliselerin her þekilde Tanrý’nýn gücüyle sarýp sarmalandýðý söylenirdi. Bu kiliselerde öyle bir mimari kullanýlmýþtýr ki bu insanlarý Tanrý’nýn olaðanüstü gücüne inandýrmaya itmiþtir. Yaðmur yaðdýðýnda açýk kubbeden tek bir damla aþaðýya düþmemesinin hikâyesi bu durumu yalanlamaya yetmiþtir. Babasý gibi bazý Tanrý taparlar ise onun gücünün bir göstergesi olduðuna inanmaya devam etmiþlerse de Lucrezia bunu yetenekli mimarlarýn zehir gibi akýllarýnýn bir eseri olduðunu biliyordu.
Yol boyunca pelerinin cebinde taþýdýðý parþömen parçasý aðýrlaþmaya baþlamýþtý. Belli ki o da kýz kadar sabýrsýzdý. Rüyada gördüðü, kilisenin içinde bir yerlerdeki gücün büyüklüðünün göstergesiydi bu. Kýzýn bacaklarý da bedenini taþýyamaz hale gelmiþti. Kilisenin soðuk taþlarý üzerinde kendine bir yer bulup dinlenebilirdi aslýnda ama onun daha iyi bir fikri vardý. Bu iþ bittikten sonra güzel bir alýþveriþ yapacaktý. Böylece bu gecenin yorgunluðu uçup gitmiþ olacaktý. Aslýnda onca güzel kýyafetinin içinde kendini hayal ettiðinde gerçekten de daha iyi hissetmiþti kendini. Tam anlamýyla kilisenin mimarisini düþünmeyi býraktýðý anda rüyasýnda gördüðü lacivert, deðiþik figürlerle süslenmiþ perde iliþmiþti gözüne. Kalbi heyecandan göðüs kafesinde delice kanat çýrparken o, her zaman elde etmek istediði güçle arasýndaki bir perde açýmlýk mesafeyi hýzla aþarak perdeye uzandý ve usulca kaldýrdý. Gördüðü manzara tarif edilemezdi. Güç uðruna hapsedilmiþ gençler. Odada bulunan bireylerden çok bulunduðu yeri incelemeye koyulmuþtu. Penceresiz, meþalelerle aydýnlanan, huzurdan söz edilemeyecek kadar karamsar bir oda. Buna raðmen orada bulunan üç genç de, gücün büyüsüyle sarmalanmýþ ve gayet huzurlu gözüküyordu. Fakat biri vardý ki o bu manzaraya tiksinen gözlerle bakýyor ve inanýlmaz derecede tedirgin hissediyordu. Kýzýn tedirginliði neredeyse tüm odayý kaplamýþtý. Bu kýzýn sonradan yollarýna taþ koyacaðý ortadaydý ama ayný þekilde baþaramayacaðý da bariz bir þekilde gözüküyordu. “Umarým aramýzdan kimsenin klostrofobisi yoktur.” Aðzýndan çýkan her sözcük, odada bulunan diðer yedi gencinde önlerinde bulunan saydam duvarý yýrtarak, kulak zarlarýna kadar ulaþýp, Lucrezia’nýn da artýk aralarýnda olduðunu onlara haber veriyordu. Ortamýn büyüsüyle kendinden geçen cadýlar, bir ölümcül günahýn temsilcisinin de aralarýna katýlmalarýndan onur duymuþçasýna, sýrayla baþlarýný öne doðru eðerek onu selamladýlar.
Bu durumdan belirgin bir memnuniyet duyan cadý, odanýn merkezinde yer alan siyah kutuya yöneldi. Oval bir masanýn üstünde duran parlak siyah kutu, odadaki herkesin ilgisini üzerine toplamýþtý. Cadýnýn attýðý her adýmla pelerininin cebinde bulunan parþömen parçasý yeniden hayat buluyordu. Kutudan yayýlan devasa güç sinyalleri ise baþýný iyiden iyiye döndürmüþtü ki kutunun yanýna geldiðinde metrelerce koþmuþ ve nefessiz kalmýþ gibi soluk soluðaydý. Zaten oda o kadar küçük ve rutubetli olduðu için er ya da geç tüm oksijen tükenecek ve belki de diledikleri güce ulaþamadan havasýzlýktan ölüp gideceklerdi. Bu kadar büyük bir gücün üzerine oynarken, düþüncesinin zavallýlýðýna gülerek pelerininin iç cebinde duran parþömeni aldý. Bu ona korumasý ve –þimdi olduðu gibi- zamaný geldiðinde ölümcül günahlardan en etkilisi olan ‘kýskançlýðý’ hayata geçirmesi ve tüm evrene yaymasý için emanet edilmiþti. Daha fazla beklemenin bir manasý yoktu. Bu iþi halletmeli ve evine dönmeliydi. Avuç içinde, terden ýslanmýþ parþömen parçasýný avucuna alarak, gücün kaynaðý olan kutunun önünde sanki liderlerini selamlarmýþçasýna nezaketle diz çöktü genç cadý. Ve diðer cadýlarda ayný þekilde güce boyun eðerken konuþtu Lucrezia.
"Ben Invidia, kýskançlýk ve hasetin yüce temsilcisi. Yýllar önce bana atfetmiþ olduðunuz parþömen parçasýný bugün ait olduðu yere güvenle teslim etmekten onur duyarým." Sözcüklerin sýrayla dudaklarýnýn arasýndan dökülüp, boþ taþ zeminlere çarpmasýyla diðer altý günahýn kendilerini tanýtmalarýna fýrsat vermeden yýllardýr caný pahasýna koruduðu parþömen parçasýný kutuya usulca býrakmýþtý. Ve ardýndan kutunun içinden yükselen ýþýk huzmesiyle, binlerce parçaya ayrýlmýþtý genç bedeni. Geriye sadece gözü dönmüþ bir kýskançlýk ve hasetin külleri kalmýþtý.
• Dopo aver terminato il gioco, la pedina del re si trova nella stessa casella.
- Oyun bitince, þah da piyon da ayný kutuya konur.
~ 4 yýl.
~ III. - IV. Sýnýf
•Tutte le strade portano a Roma.
- Bütün yollar Roma'ya çýkar.
Roma'nýn loþ sokaklarý geceye teslim olmuþ gibiydi. Lacivert pelerinini dalgalandýran rüzgâra eþlik ederek yürüyordu Lucrezia. Bu geceyi diðer gecelerden ayýran bir þeyler vardý. Onu, Napoli'deki sýcacýk yataðýndan kaldýrýp, þehrin kilometrelerce güneyine getiren özel bir güç. Lucrezia, gördüðü rüyalara anlam yüklemezdi hiçbir zaman. Ama bu rüya, küçümsenemezdi. Onu bazý þeyler Roma'ya, Katolik merkezinin tam ortasýna çekiyordu. Lucrezia’yý bekleyen öyle bir þeydi ki adeta …’ maðazasýnda gördüðü o ihtiþamlý kýrmýzý ayakkabýlarý dilediði gibi San Pietro Kilise’sinde onu yanýna çaðýran özel armaðaný da delice ister olmuþtu. Her adýmýnda içindeki kýskançlýk duygusunun da büyüdüðünü hissedebiliyordu. Kýz, gereðinden fazla kýskançtý. Öyle bir kýskançlýk ki yýllar öncesinde en yakýn arkadaþýnýn ölümüne neden olabilmiþti. Cinayet iþleyebilmiþti. Hem de elini kana bulamasýna bile gerek kalmadan. O, özel biriydi hem de çok özel…
Ne kadar süredir yürüdüðünü bilmiyordu. Dakikalar, belki de saatler geçmiþti. Eklemlerini sýzlatacak, acý dolu bir yürüyüþ olmuþtu hiç þüphesiz. Fakat San Pietro Kilise’sinin büyüleyici matemi tüm acýlarýna merhem olmuþtu. Meydanda bulunan her insanýn kendini önemsiz hissedeceði kadar heybetli kilise, içinde büyüyen günahlarý kapatmaya çabalýyordu. Fakat kilisenin mükemmel mimarisi günahlarýný örtmeye yetmeyecekti. Bu gece her þey deðiþecek, kilise kendi içinde bir yýkýma uðrayacaktý. Sonucunda lanet kýrýlmýþ ve günahlar serbest kalmýþ olacaktý. Buna kim engel olabilecekti peki? Katolik babasýnýn ruhu mu yoksa kendilerini Tanrý’ya adamýþ, hayatlarýný sýnýrlandýran zayýf insanlar mý? O sýrada kiliseden yükselen ilahi sesleri kulaklarýný doldurdu. Bundan her zaman nefret etmiþti. Babasý deli gibi Tanrý hayranýyken, kendi kýzýna da yüce varlýðýn gücünü aþýlamaya çalýþmýþtý her zaman. Ama þimdi görüldüðü üzere hiçbir þey babasýnýn istediði gibi olmamýþtý. Lucrezia gözlerini güç bürümüþken ne Tanrý ne de onun varlýðýný hissedebilirdi ki bunu da istemiyordu zaten.
Kiliseye girdiðinde bazý þeyler deðiþmiþ gibiydi. Kilise insanlara huzur vermeliydi, korku deðil. Belli ki bu büyük güce karþý koyamýyorlardý. Herkes inanan, inanmayan sonlarýný beklemekten baþka yapacak bir þey bulamýyordu. Zavallýlar… Hepsi acýnacak haldeydi. O an babasýnýn ölmüþ olduðuna gerçekten sevinebildi. Yaþlý ihtiyarýn, bu aný görmesindense ölmeyi yeðleyeceðini biliyordu. Taþ kesilmiþ kalbi acýdan yoksundu. Babasýnýn öldüðü gün koruduðu metanetini þimdi de koruyordu. Roma’daki kiliselerin her þekilde Tanrý’nýn gücüyle sarýp sarmalandýðý söylenirdi. Bu kiliselerde öyle bir mimari kullanýlmýþtýr ki bu insanlarý Tanrý’nýn olaðanüstü gücüne inandýrmaya itmiþtir. Yaðmur yaðdýðýnda açýk kubbeden tek bir damla aþaðýya düþmemesinin hikâyesi bu durumu yalanlamaya yetmiþtir. Babasý gibi bazý Tanrý taparlar ise onun gücünün bir göstergesi olduðuna inanmaya devam etmiþlerse de Lucrezia bunu yetenekli mimarlarýn zehir gibi akýllarýnýn bir eseri olduðunu biliyordu.
Yol boyunca pelerinin cebinde taþýdýðý parþömen parçasý aðýrlaþmaya baþlamýþtý. Belli ki o da kýz kadar sabýrsýzdý. Rüyada gördüðü, kilisenin içinde bir yerlerdeki gücün büyüklüðünün göstergesiydi bu. Kýzýn bacaklarý da bedenini taþýyamaz hale gelmiþti. Kilisenin soðuk taþlarý üzerinde kendine bir yer bulup dinlenebilirdi aslýnda ama onun daha iyi bir fikri vardý. Bu iþ bittikten sonra güzel bir alýþveriþ yapacaktý. Böylece bu gecenin yorgunluðu uçup gitmiþ olacaktý. Aslýnda onca güzel kýyafetinin içinde kendini hayal ettiðinde gerçekten de daha iyi hissetmiþti kendini. Tam anlamýyla kilisenin mimarisini düþünmeyi býraktýðý anda rüyasýnda gördüðü lacivert, deðiþik figürlerle süslenmiþ perde iliþmiþti gözüne. Kalbi heyecandan göðüs kafesinde delice kanat çýrparken o, her zaman elde etmek istediði güçle arasýndaki bir perde açýmlýk mesafeyi hýzla aþarak perdeye uzandý ve usulca kaldýrdý. Gördüðü manzara tarif edilemezdi. Güç uðruna hapsedilmiþ gençler. Odada bulunan bireylerden çok bulunduðu yeri incelemeye koyulmuþtu. Penceresiz, meþalelerle aydýnlanan, huzurdan söz edilemeyecek kadar karamsar bir oda. Buna raðmen orada bulunan üç genç de, gücün büyüsüyle sarmalanmýþ ve gayet huzurlu gözüküyordu. Fakat biri vardý ki o bu manzaraya tiksinen gözlerle bakýyor ve inanýlmaz derecede tedirgin hissediyordu. Kýzýn tedirginliði neredeyse tüm odayý kaplamýþtý. Bu kýzýn sonradan yollarýna taþ koyacaðý ortadaydý ama ayný þekilde baþaramayacaðý da bariz bir þekilde gözüküyordu. “Umarým aramýzdan kimsenin klostrofobisi yoktur.” Aðzýndan çýkan her sözcük, odada bulunan diðer yedi gencinde önlerinde bulunan saydam duvarý yýrtarak, kulak zarlarýna kadar ulaþýp, Lucrezia’nýn da artýk aralarýnda olduðunu onlara haber veriyordu. Ortamýn büyüsüyle kendinden geçen cadýlar, bir ölümcül günahýn temsilcisinin de aralarýna katýlmalarýndan onur duymuþçasýna, sýrayla baþlarýný öne doðru eðerek onu selamladýlar.
Bu durumdan belirgin bir memnuniyet duyan cadý, odanýn merkezinde yer alan siyah kutuya yöneldi. Oval bir masanýn üstünde duran parlak siyah kutu, odadaki herkesin ilgisini üzerine toplamýþtý. Cadýnýn attýðý her adýmla pelerininin cebinde bulunan parþömen parçasý yeniden hayat buluyordu. Kutudan yayýlan devasa güç sinyalleri ise baþýný iyiden iyiye döndürmüþtü ki kutunun yanýna geldiðinde metrelerce koþmuþ ve nefessiz kalmýþ gibi soluk soluðaydý. Zaten oda o kadar küçük ve rutubetli olduðu için er ya da geç tüm oksijen tükenecek ve belki de diledikleri güce ulaþamadan havasýzlýktan ölüp gideceklerdi. Bu kadar büyük bir gücün üzerine oynarken, düþüncesinin zavallýlýðýna gülerek pelerininin iç cebinde duran parþömeni aldý. Bu ona korumasý ve –þimdi olduðu gibi- zamaný geldiðinde ölümcül günahlardan en etkilisi olan ‘kýskançlýðý’ hayata geçirmesi ve tüm evrene yaymasý için emanet edilmiþti. Daha fazla beklemenin bir manasý yoktu. Bu iþi halletmeli ve evine dönmeliydi. Avuç içinde, terden ýslanmýþ parþömen parçasýný avucuna alarak, gücün kaynaðý olan kutunun önünde sanki liderlerini selamlarmýþçasýna nezaketle diz çöktü genç cadý. Ve diðer cadýlarda ayný þekilde güce boyun eðerken konuþtu Lucrezia.
"Ben Invidia, kýskançlýk ve hasetin yüce temsilcisi. Yýllar önce bana atfetmiþ olduðunuz parþömen parçasýný bugün ait olduðu yere güvenle teslim etmekten onur duyarým." Sözcüklerin sýrayla dudaklarýnýn arasýndan dökülüp, boþ taþ zeminlere çarpmasýyla diðer altý günahýn kendilerini tanýtmalarýna fýrsat vermeden yýllardýr caný pahasýna koruduðu parþömen parçasýný kutuya usulca býrakmýþtý. Ve ardýndan kutunun içinden yükselen ýþýk huzmesiyle, binlerce parçaya ayrýlmýþtý genç bedeni. Geriye sadece gözü dönmüþ bir kýskançlýk ve hasetin külleri kalmýþtý.
• Dopo aver terminato il gioco, la pedina del re si trova nella stessa casella.
- Oyun bitince, þah da piyon da ayný kutuya konur.