Post by Akira Nakamura on Nov 20, 2010 21:53:19 GMT 3
Gercek Isim:Hüseyin
Rp Deneyimi: 6 yıl
Istenen Irk: Obbis, Fötteg
Ornek Rp
Ruidoso hep yaptığı gibi artık gelmeye alışık olduğu küçük kasvetli odaya girer girmez konuşmaya başlamıştı. “Martin Blackwolf hakkındaki suç dosyası sende miydi Jeff” Cevabın gelmemesi üzerine yaşlı dostunu kendi haline bırakarak odada göz gezdirdi bir süre. Büro seherbazların bulunduğu bir çok irili ufaklı odaların en sığ bölümündeydi ve Tepedeki ufak bir lambanın ışığı dışında hiç ışık almadığı için loş ve kasvetliydi.. Duvarları -pek çok seherbazın odasındakinden daha fazla- gelecek postasından alınmış gazete kupürleriyle kaplıydı ve bunlar oldukça iyi düzenlenmişti. Onlara bakanlar en az on yıllık bir tarih gezisine çıkabilirdi. Hem de kronolojik olarak. Bunlar Ruidoso’ya oldukça yardımcı olmuştu ve kendisine gelen çömezlere de bunu yapmalarını öğütlerdi hep. Şimdi bile kaçırdığı olayları onlardan takip ediyordu. Bir süre gazetelerle ilgilendikten sonra hala ses gelmeyince gözleri Jeff’i aramaya başladı. Gözleri doğrudan masada sabitlendi. Bej rengi üzerinde bakanlığın simgesi olan masa odanın yarısını kaplıyordu ve üzeri dosyalarla doluydu. Jeff’in onların arkasında kamufle olmuş bir şekilde uyuduğundan adı gibi emindi. Ancak dosyalardan görünmeyen kafadan hiç ses çıkmadı. “Jeff!” Bu sefer sesini yükseltmişti ki dosyalar arasında bir hareketlenme oldu. Homurtuya benzer bir ses yükseldi. Grileşmiş karman çorman saçlar dosyaların arasında bir süre göründü. Ancak bu fazla uzun sürmeden dengesi bozulan dosyalar adamın kafasına düşünce yine kayboldu. Ruidoso’nun kıkırdaması yükselen toz bulutları yüzünden öksürüğe dönüştü. Bir inlemenin arkasından bir parça solmuş ama pek de buruşmamış olan bir el dosyaları kenara çekip doğruldu. “Ne? Kim? Ee… Kim demiştin?” Elbisesinin halinden, gözlerinden ve şaşkınlığından az önce şekerleme yaptığı belliydi. Bu huyuna rağmen işini iyi yaptığı için seviyordu onu. Alaylı bir dille konuştu. “Anlaşılan dosyalarda pek ilginç şeyler yok ha Jeff?” Adam sessizce ceketini düzelttikten sonra omuz silkti. “Eğlenceli olan kısım sende Rui. Bizim gibi yaşlı morukların işi dosyalara bakıp uyuklamaktan fazlası değil. Sen kim demiştin?” Ruidoso gülümsedi. Jeff’in eskiden oldukça zeki bir seherbaz olduğunu sık sık anlatırdı. Birçok kişiyi yakalamıştı, ta ki suçluların peşinden koşamayacağı zamana kadar… O zamansa buraya bu dosyaları tasnif işine alınmıştı. Bu işin zevksizliğinden olsa gerek sık sık gömüldüğü dosyaların arasında uyuklasa da hala bakanlığın gözdelerinden sayılırdı. O olmasa bakanlık bu dosyalarla ilgilenecek bir kişiyi bile bulamazdı. Önceden yeni gelenlere yaptırıldı ama onlar da işi batırmada özel bir beceriye sahipti. “Martin Blackwolf… Şu geçen yakalanan… Suç dosyası arşivde yok. Ancak bana anlatıldığına göre daha önce de azkabanda bulunmuş. Senin şu dosyalarında olabilir mi?” Adam elini karışmış saçlarına götürüp kafasını kaşıyarak zaten birbirine girmiş saçlarını daha da karmaşık bir hale soktuktan sonra asasını çekti ve havada salladı. Bir gurup dosya havaya fırladı. Dostu büyüye konsantre olduğundan sessizdi ama Ruidoso mesajı almıştı. Onların hemen altındaki dosyayı aldı. Siyah kaplı dosya düşündüğünden de kalındı. “Lanet herifin dosyası bir iki yıldır yerindeydi ne güzel. Geçen ay yine önüme geldi. Çıkar çıkmaz yeni bir hırsızlık yapmış. Dosyaya işlendikten sonra götürülürken tekrar kaçtı haberini duydum. Sona atıyordum. Neyse ki işleme koymadan yakalandı. Bu sefer evlat daha dikkatli bakın şu heriflerinize.” Ruidoso adam konuşurken önündeki dosyayı karıştırmakla meşguldü. Cidden mugglelar da dâhil olmak üzere pek çok hırsızlık vakasında parmağı olan becerikli bir hırsızdı. Adamı yakalamak gerçekten çok güç olmuştu ve bu sefer kaçmasına izin verilmemeliydi. Bu konuyu da raporuna eklemeye karar verdi. Dosyayı da alıp odadan dışarı çıktı.Jeff’in odasından çıktıktan sonra kendisini büroların tam ortasındaki genişçe alanda bulmuştu. Sabahları genelde olduğu üzere birkaç kâğıttan uçak etrafta dolanıyordu. Özellikle seherbaz bürolarının olduğu bu yerlerde bir sürü acil haber yüzünden patronuslar ve kâğıt uçaklar hiç eksik olmazdı. Yüzlerce kağıt uçağın birbirine karışmış halde dolandığına bile tanık olmuştu. Bundan önce baykuşların kullanıldığını duymuştu da şimdi de böyle olsa gerçekten komedi olurdu. Uçaklara çarpmadan ilerlemeye çalışıyordu. Birinden kurtulmuştu diğerinden de… Kendisinde Quidditch maçında snitch peşinde koşarken bir taraftan üzerine bludgerlar gönderildiği zamandaymış gibi hissediyordu. Tam odanın kapısındaydı ki bir kağıt uçak tam kafasına isabet etti. Etrafına baktığında ileride bir dostunun göz kırptığını gördü. Nota baktığında yüzünün kasıldığını hissetti. Foren yanında birkaç kişiyle birlikte göreve çıkmıştı. Hem de yasak ormanda. Yanına seçtiklerinin neden beceriksiz aptallar olduğunu tahmin edebiliyordu. Günün adamı olmak istiyordu ve buna müsaade etmeyecekti. Birinin onun hala çaylak olduğunu hatırlatması gerekti. İster baş seherbazın ister bakanın ilgisini çekmiş olsun bu değişmeyecekti. Bunu söylerken kendisine gelen sonraki not işe bakan asistanının da karışabileceğini söylüyordu. Eğlence gerçekten büyük olacaktı o halde. Gidecekti kesinlikle ama önce bu dosyadan kurtulmalıydı. Zavallı Jeff’e geri götürmek ve ona bir iş daha vermek istemezdi. Onun yerine çaylaklardan birine yaptırabilirdi. Gözleri etrafı taradı ve ileriden gelen yenilerden birini buldu. “Hey Henri! Benim acil bir görevim çıktı. Şu dosyayı okuyup rapor hazırlar mısın? Sorgu için gerekli de. Hatta sorguyu da sen yap. Biraz veritaserum verirsin bülbül gibi öter. Bunun için bana şükretmeyi de unutma” Sözlerine bir göz kırpması ekleyip ellerinde dosya şaşkın şaşkın bakan adamın yanından ayrılarak odasına girdi. Üzerine bir palto geçirdikten sonra bir şömineye girerek Hogsmade’deki bir noktaya geçti. Oradaki paralel şömineden çıktığında adeta koşmaya başlamıştı. Partiyi kaçırmamalıydı.
Koşarken hafif bir rüzgar yüzüne vuruyor nefesini yavaşlatıyordu. Ancak o durmadı. Hogwarts’ın kapısına vardığında yerleri süpüren bekçiyle karşılaştı. Direk cebinden kimliğini çıkararak gösterdi adama. “Seherbazlık Bürosu… Yasak ormandaki olay için…” Sözünü daha bitirmeden kapı gıcırdayarak açıldı. Ruidoso hızlıca içeri girdi. Gökyüzündeki yıldızlarla ayın ışığının vurduğu muhteşem kuleyi izledi kısa bir süre. Okulu, tüm o sıkıcı derslere rağmen, özlediğini hissetti. Zaten okuldan ayrıldıktan sonra pek doğru düzgün bir hayatı olmamıştı. Babası ile tartışmış ve ondan ayrılıp hep merak ettiği meçhul annesini aramıştı. Onu bulmak için bir turist kılığında Fransa’nın muggle kentlerini dolaşmıştı. Bulduğu yerse bir tımaraneydi. Gözleri hep ileri bakan titreyen ve mırıldanan bir kadındı. Onu büyüsel güçleriyle iyileştirebileceğini sanmış ve tımaraneden almıştı. Ancak o iyileşeceğine gün be gün ellerinde erimişti. Sonunda ise kendini asmıştı. Hakkında tek bildiği çok güçlü bir büyüye maruz kaldığıydı. Bunun için hep babasını suçlasa da elinde kanıtı yoktu. Adamın malikanesinde sadece onun bildiği gizli kapılar arkasında yaptığı şeyler, görüştüğü kişiler herkes için bir sırdı. Bunu araştırmak için de seherbaz olmuştu. Zamanla bu tehlikeli mesleği de sevmişti. Bu düşünceler içinde geçen birkaç saniyeden sonra yeniden koşarak yasak ormana vardı. Geldiğinde Foren’i ve orada toplanan diğer çaylaklarla yetkilileri görmüştü. Foren’in yanına gidip konuşurken ses tonu alaycıydı. “Merhaba… Göreve bu kadar önemli kişiler gelmişken çaylakları getirmeleri saçma değil mi sence de? Sen belki o karmaşık numaralarla sıyrılırsın ama bence bunların bir şansı yok.” Numaralardan bahsederken dişleri gıcırdamıştı. Babasının değişik büyüler araştırdığını iyi biliyordu. Öfkesi Hogwarts müdür yardımcısının gelmesiyle dağıldı. Bu konumda gördüğü çoğu kişinin aksine sarı saçlı güzel bir bayandı. Kadın açıklama beklercesine bir soru yöneltmişti. Cehaletinden dolayı bu sefer sessiz kalarak Foren’e baktı. Profesörlere haber veren o olmalıydı ne de olsa.
Rp Deneyimi: 6 yıl
Istenen Irk: Obbis, Fötteg
Ornek Rp
Ruidoso hep yaptığı gibi artık gelmeye alışık olduğu küçük kasvetli odaya girer girmez konuşmaya başlamıştı. “Martin Blackwolf hakkındaki suç dosyası sende miydi Jeff” Cevabın gelmemesi üzerine yaşlı dostunu kendi haline bırakarak odada göz gezdirdi bir süre. Büro seherbazların bulunduğu bir çok irili ufaklı odaların en sığ bölümündeydi ve Tepedeki ufak bir lambanın ışığı dışında hiç ışık almadığı için loş ve kasvetliydi.. Duvarları -pek çok seherbazın odasındakinden daha fazla- gelecek postasından alınmış gazete kupürleriyle kaplıydı ve bunlar oldukça iyi düzenlenmişti. Onlara bakanlar en az on yıllık bir tarih gezisine çıkabilirdi. Hem de kronolojik olarak. Bunlar Ruidoso’ya oldukça yardımcı olmuştu ve kendisine gelen çömezlere de bunu yapmalarını öğütlerdi hep. Şimdi bile kaçırdığı olayları onlardan takip ediyordu. Bir süre gazetelerle ilgilendikten sonra hala ses gelmeyince gözleri Jeff’i aramaya başladı. Gözleri doğrudan masada sabitlendi. Bej rengi üzerinde bakanlığın simgesi olan masa odanın yarısını kaplıyordu ve üzeri dosyalarla doluydu. Jeff’in onların arkasında kamufle olmuş bir şekilde uyuduğundan adı gibi emindi. Ancak dosyalardan görünmeyen kafadan hiç ses çıkmadı. “Jeff!” Bu sefer sesini yükseltmişti ki dosyalar arasında bir hareketlenme oldu. Homurtuya benzer bir ses yükseldi. Grileşmiş karman çorman saçlar dosyaların arasında bir süre göründü. Ancak bu fazla uzun sürmeden dengesi bozulan dosyalar adamın kafasına düşünce yine kayboldu. Ruidoso’nun kıkırdaması yükselen toz bulutları yüzünden öksürüğe dönüştü. Bir inlemenin arkasından bir parça solmuş ama pek de buruşmamış olan bir el dosyaları kenara çekip doğruldu. “Ne? Kim? Ee… Kim demiştin?” Elbisesinin halinden, gözlerinden ve şaşkınlığından az önce şekerleme yaptığı belliydi. Bu huyuna rağmen işini iyi yaptığı için seviyordu onu. Alaylı bir dille konuştu. “Anlaşılan dosyalarda pek ilginç şeyler yok ha Jeff?” Adam sessizce ceketini düzelttikten sonra omuz silkti. “Eğlenceli olan kısım sende Rui. Bizim gibi yaşlı morukların işi dosyalara bakıp uyuklamaktan fazlası değil. Sen kim demiştin?” Ruidoso gülümsedi. Jeff’in eskiden oldukça zeki bir seherbaz olduğunu sık sık anlatırdı. Birçok kişiyi yakalamıştı, ta ki suçluların peşinden koşamayacağı zamana kadar… O zamansa buraya bu dosyaları tasnif işine alınmıştı. Bu işin zevksizliğinden olsa gerek sık sık gömüldüğü dosyaların arasında uyuklasa da hala bakanlığın gözdelerinden sayılırdı. O olmasa bakanlık bu dosyalarla ilgilenecek bir kişiyi bile bulamazdı. Önceden yeni gelenlere yaptırıldı ama onlar da işi batırmada özel bir beceriye sahipti. “Martin Blackwolf… Şu geçen yakalanan… Suç dosyası arşivde yok. Ancak bana anlatıldığına göre daha önce de azkabanda bulunmuş. Senin şu dosyalarında olabilir mi?” Adam elini karışmış saçlarına götürüp kafasını kaşıyarak zaten birbirine girmiş saçlarını daha da karmaşık bir hale soktuktan sonra asasını çekti ve havada salladı. Bir gurup dosya havaya fırladı. Dostu büyüye konsantre olduğundan sessizdi ama Ruidoso mesajı almıştı. Onların hemen altındaki dosyayı aldı. Siyah kaplı dosya düşündüğünden de kalındı. “Lanet herifin dosyası bir iki yıldır yerindeydi ne güzel. Geçen ay yine önüme geldi. Çıkar çıkmaz yeni bir hırsızlık yapmış. Dosyaya işlendikten sonra götürülürken tekrar kaçtı haberini duydum. Sona atıyordum. Neyse ki işleme koymadan yakalandı. Bu sefer evlat daha dikkatli bakın şu heriflerinize.” Ruidoso adam konuşurken önündeki dosyayı karıştırmakla meşguldü. Cidden mugglelar da dâhil olmak üzere pek çok hırsızlık vakasında parmağı olan becerikli bir hırsızdı. Adamı yakalamak gerçekten çok güç olmuştu ve bu sefer kaçmasına izin verilmemeliydi. Bu konuyu da raporuna eklemeye karar verdi. Dosyayı da alıp odadan dışarı çıktı.Jeff’in odasından çıktıktan sonra kendisini büroların tam ortasındaki genişçe alanda bulmuştu. Sabahları genelde olduğu üzere birkaç kâğıttan uçak etrafta dolanıyordu. Özellikle seherbaz bürolarının olduğu bu yerlerde bir sürü acil haber yüzünden patronuslar ve kâğıt uçaklar hiç eksik olmazdı. Yüzlerce kağıt uçağın birbirine karışmış halde dolandığına bile tanık olmuştu. Bundan önce baykuşların kullanıldığını duymuştu da şimdi de böyle olsa gerçekten komedi olurdu. Uçaklara çarpmadan ilerlemeye çalışıyordu. Birinden kurtulmuştu diğerinden de… Kendisinde Quidditch maçında snitch peşinde koşarken bir taraftan üzerine bludgerlar gönderildiği zamandaymış gibi hissediyordu. Tam odanın kapısındaydı ki bir kağıt uçak tam kafasına isabet etti. Etrafına baktığında ileride bir dostunun göz kırptığını gördü. Nota baktığında yüzünün kasıldığını hissetti. Foren yanında birkaç kişiyle birlikte göreve çıkmıştı. Hem de yasak ormanda. Yanına seçtiklerinin neden beceriksiz aptallar olduğunu tahmin edebiliyordu. Günün adamı olmak istiyordu ve buna müsaade etmeyecekti. Birinin onun hala çaylak olduğunu hatırlatması gerekti. İster baş seherbazın ister bakanın ilgisini çekmiş olsun bu değişmeyecekti. Bunu söylerken kendisine gelen sonraki not işe bakan asistanının da karışabileceğini söylüyordu. Eğlence gerçekten büyük olacaktı o halde. Gidecekti kesinlikle ama önce bu dosyadan kurtulmalıydı. Zavallı Jeff’e geri götürmek ve ona bir iş daha vermek istemezdi. Onun yerine çaylaklardan birine yaptırabilirdi. Gözleri etrafı taradı ve ileriden gelen yenilerden birini buldu. “Hey Henri! Benim acil bir görevim çıktı. Şu dosyayı okuyup rapor hazırlar mısın? Sorgu için gerekli de. Hatta sorguyu da sen yap. Biraz veritaserum verirsin bülbül gibi öter. Bunun için bana şükretmeyi de unutma” Sözlerine bir göz kırpması ekleyip ellerinde dosya şaşkın şaşkın bakan adamın yanından ayrılarak odasına girdi. Üzerine bir palto geçirdikten sonra bir şömineye girerek Hogsmade’deki bir noktaya geçti. Oradaki paralel şömineden çıktığında adeta koşmaya başlamıştı. Partiyi kaçırmamalıydı.
Koşarken hafif bir rüzgar yüzüne vuruyor nefesini yavaşlatıyordu. Ancak o durmadı. Hogwarts’ın kapısına vardığında yerleri süpüren bekçiyle karşılaştı. Direk cebinden kimliğini çıkararak gösterdi adama. “Seherbazlık Bürosu… Yasak ormandaki olay için…” Sözünü daha bitirmeden kapı gıcırdayarak açıldı. Ruidoso hızlıca içeri girdi. Gökyüzündeki yıldızlarla ayın ışığının vurduğu muhteşem kuleyi izledi kısa bir süre. Okulu, tüm o sıkıcı derslere rağmen, özlediğini hissetti. Zaten okuldan ayrıldıktan sonra pek doğru düzgün bir hayatı olmamıştı. Babası ile tartışmış ve ondan ayrılıp hep merak ettiği meçhul annesini aramıştı. Onu bulmak için bir turist kılığında Fransa’nın muggle kentlerini dolaşmıştı. Bulduğu yerse bir tımaraneydi. Gözleri hep ileri bakan titreyen ve mırıldanan bir kadındı. Onu büyüsel güçleriyle iyileştirebileceğini sanmış ve tımaraneden almıştı. Ancak o iyileşeceğine gün be gün ellerinde erimişti. Sonunda ise kendini asmıştı. Hakkında tek bildiği çok güçlü bir büyüye maruz kaldığıydı. Bunun için hep babasını suçlasa da elinde kanıtı yoktu. Adamın malikanesinde sadece onun bildiği gizli kapılar arkasında yaptığı şeyler, görüştüğü kişiler herkes için bir sırdı. Bunu araştırmak için de seherbaz olmuştu. Zamanla bu tehlikeli mesleği de sevmişti. Bu düşünceler içinde geçen birkaç saniyeden sonra yeniden koşarak yasak ormana vardı. Geldiğinde Foren’i ve orada toplanan diğer çaylaklarla yetkilileri görmüştü. Foren’in yanına gidip konuşurken ses tonu alaycıydı. “Merhaba… Göreve bu kadar önemli kişiler gelmişken çaylakları getirmeleri saçma değil mi sence de? Sen belki o karmaşık numaralarla sıyrılırsın ama bence bunların bir şansı yok.” Numaralardan bahsederken dişleri gıcırdamıştı. Babasının değişik büyüler araştırdığını iyi biliyordu. Öfkesi Hogwarts müdür yardımcısının gelmesiyle dağıldı. Bu konumda gördüğü çoğu kişinin aksine sarı saçlı güzel bir bayandı. Kadın açıklama beklercesine bir soru yöneltmişti. Cehaletinden dolayı bu sefer sessiz kalarak Foren’e baktı. Profesörlere haber veren o olmalıydı ne de olsa.